Çeşitli toplumsal kesimlere yapıştırılan etiketler var. Bunlardan biri de "Gençler muhaliftir" klişesi...
Gençlerin... Bazen ergenliğin, bazen tez canlılığın, bazen kendini gösterme hevesinin etkisiyle, ortaya koydukları itirazları, fevri hareketleri, "muhalefet" diye niteliyorlar.
Son olarak TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner bunu yaptı. Dolmabahçe ve Mülkiye'deki olaylara değinirken, "Gençlik muhalefet demektir" dedi dün.
Belli ki küçükken tepeden tırnağa kendi eliyle giydirdiği çocuğunun, gün gelip "Hayır anne! Kırmızı tişörtümü değil, yeşil tişörtümü giyeceğim işte" diye tepinmesini, Ümit Boyner, "muhalefet" sanıyor. (Başka türlü nasıl "gençlik muhaliftir" denebilir?)
***
Hatırlarsanız Ümit Boyner, kısmi
Anayasa değişikliği ve referandum konusunda,
CHP'nin çizgisinde bir tavır almıştı.
(
Ara notu: Arkadaşlar, İstanbul büyük sermayesinin bitmeyen
CHP aşkı hakkında bildiğiniz bir araştırma var mı?)
Şimdi de aynı şeyi yapıyor Ümit Hanım:
"Yumurta atarak susturma" eylemine ilişkin olarak,
"Şiddet yoksa, sorun da yok" diyen
Kemal Kılıçdaroğlu... Ya da Mülkiye'de konuşturulmayınca söylediklerinden ertesi gün tornistan ederek,
"Ben gençlerimize 'bu yaptığınız faşistliktir' demedim" diyen
Süheyl Batum ile aynı konumu paylaşıyor.
Dün bazı medyacılar için söylediğimi, onun için de söyleyeyim:
Bir yerde kürsüye çıktığında, iki tane yumurtayla, konuşması ve de şık kıyafeti rezil olsun da... Görelim bakalım Ümit Hanım böyle
"large" konuşuyor mu?
(Üçüncü bir yumurtanın saçlarına bulaştığını düşünebiliyor musunuz?)
***
Neyse... "Senin başına geldiğinde de böyle konuşacak mısın bakalım" söylemine şimdilik ara vereyim ve asıl meseleye geçeyim...
Dolmabahçe ve
Mülkiye olaylarıyla yapılan şudur:
50'si
İstanbul'da,
50'si
Ankara'da, yaklaşık
100 kişinin eylemleriyle Türkiye gündemi adeta esir alındı. (Tabii asıl denklem şöyle:
100 kişi+Askerci Medya. Biri yapar, diğeri
'zoom'lar...) Bu olay Hükümete ciddi bir uyarıdır:
Derin devlet, istediği anda gündemi değiştireceğini gösterdi.
"Sen misin Anayasa'yı demokratikleştirmeye çalışarak, benim çıkarıma taş koyan! Görelim bakalım demokratlığını!"
Aslında büyük olaylar için yetiştirilmiş olan
Çevik Kuvvet polisi aşırıya kaçınca ne oldu?
Hükümet, askerci medya tarafından
"tahammülsüz",
"hoşgörüsüz",
"dikta heveslisi" ilan edilmedi mi?
***
Evet... Sadece
100, bilemedin
200-300 kişiyle sağlandı bu durum. Doğru yere yönlendirildiği anda, küçücük bir grup, büyük işler yapabiliyor işte; medya desteği sayesinde...
Dikkatinizi çekerim:
Ümit Boyner, bu bir avuç militan-öğrenciden hareketle, "Gençlik muhaliftir" klişesini ortaya atıverdi.
Peki, siz bu pek muhalif öğrencilerin hiç postala muhalefet ettiğini gördünüz mü?
Seçilmişlere yumurta atmayı bilenlerin, bu ülkedeki gerçek iktidar odaklarının üniformalarını pislettiklerine şahit oldunuz mu?
Mesela
İlker Başbuğ, saatlerce TV'de konuşurken, yumurtacılar kanalın önüne gidip tavır koydu mu?
Hayır! Yapmadılar. Yapmazlar.
Niye? Çünkü Ümit Hanım'ın sırtını okşadığı bu muhalif gençlik
Sol Kemalist. Yani solcuaskerci!
İşte yine tuhaf bir aşkla karşı karşıyayız:
Nedir İstanbul burjuvalarının bu
"Sol Kemalist" aşkı? Kendi sınıf ideolojilerini savunan
liberal derneklere beş kuruş vermezler ama mesela
Cumhuriyet gazetesi için kesenin ağzını açarlar.
Üç buçuk milyon üniversite öğrencisi arasından bu yumurtacıları makbul görürler.
Nedense, ardından asker çıkan maskelere bayılıyorlar!