Biz Kemalizm'i eleştirdiğimiz zaman, "Atatürk'ü sevmek suç mu" diyorlar.
Elbette değil. Herkes istediğini sever.
Ancak... "Benim sevdiğimi siz de sevin" dendiği an, işin rengi değişir. İlk etapta ideolojinin alanına girilir. (Hatta, çok daha masum bir biçimde ifade edilebilir: "Benim sevdiğimi siz de sevseniz ne iyi olurdu.") Ardından da otoriter bir rejime ve nihayet faşizme varılır.
İlk bakışta, "sevgi ve faşizm" bağdaşmazmış gibi geliyor, değil mi? Öyle bir bağdaştırırlar ki şaşarsınız.
İşte örnek: Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma Komisyonu, o devasa işkence makinesinden geçenlerle konuştu.
Kadınlar koğuşunda kalmış olan Mehdiye Özhan Özbay anlatıyor:
"Aramızda Türkçe bilmeyen, 70 yaşında kadınlar vardı. Bu yaşlı kadınları havalandırmaya çıkardıklarında, zorla 'Biz Atatürk'ün kadınlarıyız' diye bağırtırlardı."
İşte bu! "Atatürk'ü seviyoruz"dan yola çıkanlar, "Siz de bizim gibi O'nu seveceksiniz lan!"a kadar ulaştılar bu ülkede.
Dikkatinizi çekerim: Son cümledeki faşizm, sanılanın aksine "lan" kelimesinde değil...
Türkçenin dilbilgisi kurallarını bozarak, "onu" şeklinde yazılması gereken kişi zamirini, "O'nu" diye yazmak ve yazdırmakta...
Roland Barthes ne demişti: "Faşizm sadece konuşmayı engellemez, kişiyi konuşmaya zorlar..."