Medya Derneği'nde gerçekleştirilen eğitim seminerleri ve tartışmalarda "kamu yararı" kavramı sıkça gündeme geliyor...
Bazı arkadaşlar, "Haberleri değerlendirirken kamu yararı olup olmadığına bakarım" diyor.
Bir an için gayet makul görünüyor değil mi? "Bu haberi yayınladık, çünkü kamu yararı var."
Tamam da kamu yararı nedir?
Var olup olmadığına kim karar verecek?
Bence kamu yararı diye "bağımsız" bir varlık yok. Kimi için kamu yararı olan, başkası için "kamu zararı" olabilir.
***
"Kentsel dönüşüm" kavramı da, kamu yararı kavramı gibi, ilk anda
"nötr" ya da
"olumlu" bir çağrışım yapıyor zihinlerde...
"Dönüşmeyle birlikte daha güzel, daha sağlıklı, daha zengin bir kentte yaşayacağız" vaadi var burada...
Tamam ama hangi açıdan, kimin çıkarına, nerede, nasıl?
Örneğin
Sulukule bölgesi, kentsel dönüşüm projelerinin konusu olduğunda hemen akla,
"Peki Romanlar ne olacak" sorusu geldi.
Belediye, Roman vatandaşlardan gelen protestoları, onlara sağladığı dairelerle kısmen de gidermeye çalıştı.
***
Geçen salı akşamı,
Tophaneli bir grubun, nispeten yeni olan sanat galerilerine saldırması da aynı bağlamda ele alınabilir.
Tophane semtinin karşısındaki sahil,
"Galata Port" projesi ile dönüştürülecek.
Bunun sonucunda çevredeki binalar değer kazanacak.
Peki emlak fiyatlarının artması kime yarayacak?
Öncelikle
emlak sahiplerine...
Peki ya
kiracılar?
Onlar ne olacak?
***
İşte hayali ama gerçekçi bir örnek:
Cafer'in işlettiği bakkal dükkânının kirası
100 lira... Dükkânın altını alışveriş, üst katı ise depo olarak kullanıyor.
Benzeri bir dükkân da hemen yanda var: Bu komşu dükkân boş. Kirli. Duvarları rutubetli ve yıkık dökük.
Geceleri berduşlar bozuk kepenkten içeriye girip uyuyor. İçerisi çiş kokuyor.
Kimse burayı kiralamıyor. Çünkü en az
1000 lira masrafı var.
Ama o da ne?
"Sanat galerisi" açacağını söyleyen
Cansu adlı bir kadın buraya talip oluyor.
Dükkân sahibi fırsatın farkında:
"300 lira isterim" diye kendince uçuyor. Tutar mı tutar.
Galerici kadın pazarlık dahi etmeden, kontrata imzayı atıyor. Kısa sürede dükkânı pırıl pırıl bir hale getiriyor.
Galeride çalışanlar bakkaldan alışveriş ettikleri için önceleri Cafer mutlu oluyor. Galeriye gelip giden güzel kızları süzmek de cabası...
***
Derken bakkalın kontratı bitiyor. Cafer'in ev sahibi de
300 lira kira istemez mi?
Eyvah! Zaten iki sokak ötedeki (faraza)
BİM'in düşük fiyatlarıyla cebelleşmekte olan Cafer, şimdi ne yapacak?
Karısına ve üç çocuğuna nasıl bakacak?
Cafer kiraların niye arttığının farkında:
Asıl büyük tehdit caddenin öte yanındaki müstakbel
"Galata Port" projesi.
Ama onu önlemesi mümkün değil. Çünkü işin içinde sadece
Hükümet ve
Belediye değil,
uluslararası sermaye de var: Avukatlar, polis, zabıta, cezalar...
Bu durumda Cafer ve diğer kiracılar ne yapar?
"Belki bölgeyi terk ederler de, her şey eskisine döner" (boş) umuduyla, Tophane'yi
"mutenalaştıran" galericilere saldırır...
Çünkü iki kesime birden yer yok:
Ya eski tip dükkânı, beş kuruş sermayesi, ilkokul ikiden ayrılma karısı ve üç çocuğuyla
Bakkal Cafer yaşayacak...
Ya da modern sanata para akıtan iş insanları ile sanatçıların eserlerini buluşturan, fiyatları euro üstünden olan
Galerici Cansu...
Özetle: Kapitalist mekanizmaları işin içine katmadan, bu tip gerilimleri anlamak mümkün değil.
"Yeni Madımaklar isteniyor" gibi kışkırtıcı saçmalıkları bırakın da, olayın bu yanına bakın.