Dün size Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) Başkanı Ziya Halis'ten söz edeceğimi söylemiştim.
Ziya Halis, 1948 Sivas doğumlu. İnşaat mühendisi olan Halis eski bir parlamenter. 1990'larda SHP'den milletvekili seçiliyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Devlet Bakanı oluyor. Partinin genel saymanlığını yapıyor.
EDP'nin ilginç bir konumu var: Alevilere yönelik bir parti ama kitlenin genel havasının dışında bir siyasi tavır alıyor.
Örneğin Aleviler arasında yapılan anketler, 'Hayır' oylarının çoğunluğa sahip olduğunu gösteriyor.
EDP ise net biçimde referandumda 'Evet' diyeceklerini açıkladı.
"Beklenmedik" başka tavırları da var. Mesela üniversitede kıyafet serbestliği istiyorlar. Halbuki Alevilerin çoğunluğunun türban yasağını savunduğu biliniyor.
***
Evet, azınlıkta kalsalar da, bazı Alevi aydınlar, kitlenin Kemalistlerin peşinden gitmesine karşı çıkıyor. Özetle, "
Kemalizm bir siyasi ideolojidir, biz ise bir inanç grubuyuz" diyorlar.
Bu aydınlara
Cafer Solgun'u örnek gösterebilirim. Siyasi mücadelesi nedeniyle uzun yıllar cezaevinde yatan Solgun'un, "
Alevilerin Kemalizm'le İmtihanı" adlı çarpıcı örneklerle dolu bir kitabı var.
Solgun, bugün Alevilerin zorunlu din dersine karşı çıktıklarını... Ama bu zorunluluğu getiren
12 Eylül (1980) askeri cuntasını ve onun Kemalist ideolojisini hiç eleştirmediklerini örnekler vererek anlatıyor.
***
Ziya Halis ve arkadaşlarının yaklaşımı, özellikle son dönemde yaşanmakta olan "
demokrasi- bürokrasi" çekişmesinde çok önemli...
Çünkü Alevi kitle Kemalizm'in tesiri altında... Küçük bir kesim ise bu devletin ne mal olduğunu, hem teorik olarak, hem de bizzat yaşayarak kavramış durumda.
İşte örnek...
1990'larda faili meçhuller çetesi, Ziya Halis'i öldürmeye karar veriyor. Terörle mücadele etmesi gereken müdürlerden biri,
Kırklareli Cezaevi'ne giderek bir itirafçıyla anlaşıyor: "Bu adamı temizlersen, seni buradan çıkarırız. Merak etme PKK yapmış gibi göstereceğiz..."
Daha sonra itirafçı cayıp her şeyi anlatıyor. Ama tabii olay, "ham hum şaralop" yapılıyor.
Faili meçhule gitmekten kıl payı kurtulan bir insan devlet propagandasını yutar mı?
***
Neyse... Ziya Halis'in gazeteci
Muhsin Öztürk'e söylediklerinden iki bölümü buraya almak istiyorum:
* Sivas'tan bilgi alıyorum.
300-400 kişi esas kalabalık.
3-5 bin kişi var ama seyirci, kuru kalabalık.
Başbakana "Müdahale edin" diyorum. "Müdahale edersek, baş edemeyiz" diyor. "O kadar sayı yok, bana inanın" diyorum. "Bana gelen bilgi öyle değil" diyor. Sonra, "Sen yine dön, bilgi kaynağına sor, sonra beni ara" dedi. Tekrar döndüm, bir daha telefonuma çıkmadı. Her şey göz göre göre oldu. Bir provokasyon vardı ve bunun önüne geçilebilirdi.
(
Not: 2 Temmuz 1993'teki Sivas katliamı sırasında Başbakan
Tansu Çiller'di. Birçok Alevi, "Şeriatçılar, 33 canı yaktı" şeklinde düşündüğü için tezgâhı göremiyor. Ziya Halis ise her şeyin farkında.)
***
* Alevilere seslenmek istiyorum.
1300 yıl önce,
600 yıl önce yaşanan olayları gerekçe göstererek bugünü yönetmek yanlıştır. Bugün artık dünya, başka bir dünyadır. Çağ, başka bir çağdır. Teknoloji gelişmiş, dünya bir köy olmuş.
Hâlâ
Kerbala'da yaşanan, bir anlamda
Yezit ile
Hüseyin arasındaki iktidar savaşının yasını tutuyorlar. 600 yıl öncesini bırakalım, şimdiki insanlığa sahip çıkalım. (Aksiyon, sayı 819) Kendisi de Alevi olan Ziya
Halis'in tavrı işte böyle ve bence bunlar çok makul ve gerçekçi sözler.