Pazar günü hava korkunçtu! Sıcak da, nem de İstanbul için aşırıydı. Önce Rumeli Kavağı'na uzandık.
Boğaz boyunca insanlar alt alta, üst üste denize girmeye çalışıyordu.
Kavak'ta yemek yediğimiz lokantanın yanı başındaki 'Altınkum' adlı özel plajın hali ise inanılmazdı.
Kum ve deniz insan kaynıyordu. İple sınırlanmış güvenli alanda kulaç atmak mümkün değildi.
İşletmeci memnundur elbette ama bence insanlık dışı bir görüntüydü.
Dediğim gibi, sadece Altınkum'da değil, tüm Boğaz şeridinde aynı durum vardı.
***
Akşamüstü Anadolu yakasına geçtik. Caddebostan'dan Pendik'e tüm sahili gördük.
Halk piknik yapmak üzere çimenleri adeta işgal etmişti.
Her yerden mangal dumanları yükseliyordu. Ağaçlar arasına hamaklar gerilmişti.
Orta üst sınıf bu tip görüntülerden nefret eder. Ayıplar, küçümser, alay eder.
Bense bu durumu gelişen Türkiye'nin işareti olarak görüyorum.
Onlar "yeni" orta sınıfın temsilcileri. (Daha alttakiler ise otoyol kenarlarına yayılıyor.)
Otomobilleri, mangalları, portatif masa ve sandalyeleri, CD çalarları, su bidonları, plastik tabakları, kilo kilo pirzolaları ile geliyorlar...
Pazar oldu mu, kendilerini yeşil bir alana atmak, eğlenceli bir gün geçirmek istiyorlar.
Hakları değil mi?
Yapmasınlar mı?
***
Pikniğe gitmek. Mangalda et pişirmek bizim kültürün bir parçasıdır. Yurt dışına da taşıdığımız bir değerdir bu... Ve bazı yerlerde sorunlara yol açmıştır.
Bir yazıda sosyolog Neslihan Akbulut'un İsveç'ten verdiği örneği aktarmıştım. Hatırlayalım:
"Stockholm'de bir Türk mahallesine gittik. Orada İsveç hayat tarzına uygun bir park inşa edilmiş. Ama harap olmuş. Çünkü insanlar orada et pişiriyor. Fıskiyelerin içine çocuklar giriyor. 'Biz öyle bir park inşa etmek istiyoruz ki bu insanlar kullansınlar bu parkı' dediler.
'Et pişireceklerse, et pişirebilecekleri bir park yapalım buraya' dediler ve öyle bir park inşa ettiler.
Ben bu mantaliteyi Türkiye'de bulamadım. Çünkü burada önce park yapılır, sonra öğretilmeye çalışılır." (12 Nisan 2008, Güncel Hukuk dergisinden alıntı.)
Yani adamlar bizdeki gibi höt zöt etmiyor. Talebi olanı karşısına alıp birlikte demokratik çözüm üretiyor.
***
Eskiden halkın talebi, yoldu, suydu, elektrikti, kanalizasyondu, çöpün toplanmasıydı.
Bunlar tamamlandıkça, yeşil alan isteği ortaya çıktı: Belediyeler parklar yaptı, buralara jimnastik aletleri koydu. Çok da iyi oldu; devam etsinler.
Ben şimdilerde iki temel talep görüyorum:
* Havalar ısınınca, mayıstan ekime, insanlar piknik yapmak istiyor. Ancak parkların düzenleniş şekli pikniğe uygun değil. Hele bir de "Burada ateş yakılmaz" diye tabela çakıyorlar ki olacak iş değil.
Belediyenin görevi onu bunu yasaklamak değil, halkın taleplerine uygun parklar yapmaktır.
* Yüzme hevesi artıyor. Uygun yerlerde, insanların kolayca denize girmesi ve güneşlenmesi için gereken yapılmalı.
Nedir bunlar? Küçük plajlar, mini iskeleler, merdivenler, plastik sal ve dubalar, vb. Pratik ve portatif şeyler yapın, yazın kurun, kışın kaldırın...
Not: Sarıyer Belediyesi saat 16.00 sularından koskoca kamyonu Boğaz yoluna sokmuş, Rumelihisarı önünden çöp topluyordu. Zaten yoğun olan trafik iyice tıkanmıştı. Olacak iş mi Şükrü Genç?