Oeski tartışmayı bilirsiniz: Bir taraf "Sanat, sanat içindir" derken, karşı taraf "Sanat, toplum içindir" diye bastırır.
Bense, doksanlı yılların ikinci yarısında "Sanat, şirket içindir" başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
Bazı Batı şirketleri, daha yaratıcı olsunlar diye, çalışanlarını sanat kurslarına gönderiyordu.
Ancak geçen gün, "sanat-şirket ilişkisi" konusunda yeni bir boyutla karşılaştım.
***
Denizler Kitabevi'nden
Ekber And aradı: "Çarşamba günü ilginç bir yere gidelim mi?"
Nereye? "
Point Hotel... Hani sizin gazetenin oradaki..."
Beşiktaş Balmumcu'da yeni açılan, dış görüntüsü cafcafsız, sade ve şık bir oteldi...
İçinde çağdaş sanat yapıtları varmış; haberlerde görmüştüm.
Uzatmayayım... Otelci bir ailenin oğlu olan,
Point-Barbaros'un başındaki
Gökhan Özbek ile tanıştık.
Dışarıda kıştan kalma bir yağmur ve fırtına hüküm sürerken içeride olağanüstü saatler geçirdik.
***
Önce "
Sahaf" adlı bölüme gittik.
Elektrik mühendisi çıktıktan sonra
İsviçre'de otelcilik eğitimi alan Gökhan Özbek, İstanbul ile ilgili tüm kayda değer kitapları toplamış.
O arayış sırasında, yolu ister istemez, bir süre önce "
İstanbul Haritaları: 1422-
1922" adlı devasa kitabı basan Denizler Kitabevi'ne düşüyor.
"Dükkândayım... Bir delikanlı geldi. Ona baktı, buna baktı... Sonra da, 'Bu kaça', dedi. Eski bir tabelayı soruyor. 'Barbaros' yerine, yanlışlıkla '
Barbaroz' yazılmış olan sokak tabelasını..." diye anlatıyor Ekber And.
"Barbaroz" tabelası, Point- Sahaf'ın duvarında asılı şimdi.
Ama oradaki asıl çekici materyal başka...
Türkçe ve yabancı dildeki yeni kitapların yanı sıra, epey eski kitap var salonda. Örneğin Avusturyalı diplomat,
Ogier Ghiselin de Busbecq'in (1520-1592) Latince yazdığı 'Türkiye Mektupları'nın Amsterdam baskısı... Dokunmaya çekiniyorsunuz!
***
Otele gelenler,
kütüphanecilik bölümü mezunu görevlilerin yardımıyla kitapları inceliyor, arzu edenler masaya oturup okuyor.
"Sahaf" bölümü Türkler ile Batılılar arasındaki bir farkı daha ortaya çıkarmış:
Türkler burayı görünce "
Bravo,
şahane,
süper" diye övüp giderken, Avrupalılar övmek yerine, ilgilerini çeken bir kitabı incelemeye başlıyor.
***
Gelelim çağdaş sanata...
Küratör ve eleştirmen
Beral Marda ile yaptıkları işbirliği sonucunda otel adeta bir çağdaş sanat galerisine dönüşmüş.
Nereye baksanız, İstanbul bağlantılı bir sanatçının yapıtı... Ben bunların çoğunu,
Contemporary İstanbul adlı sanat fuarında görmüştüm:
Yeşim Ağaoğlu'nun şebeke toplumuna,
Nuri Bilge Ceylan'ın kış fotoğraflarına,
Nejat Çınar'ın oynak kameralarına,
Hakan Gürsoytrak'ın pop-militer panosuna,
Sıtkı Kösemen'in asansör leydisine bayıldım.
Onlardan başka
20 sanatçının daha fotoğrafları, panoları, tabloları, videoları, yerleştirmeleri, bilgisayar animasyonları var otelde.
Özetle: "İstanbul sanatsız dünya kenti olamaz" diyorum ya... Gökhan Özbek, sanat- şirket ve sanat-turizm ilişkisine bir
İstanbul boyutu getirmiş.
Türk girişimcilerin, düz sermayedarlıktan, kültürlü burjuvalara dönüştüğünü görmek büyük mutluluk!
Not: İmkânı olan Point Hotel'i gezsin, görsün. Midesine düşkünler, girişteki küresel pizza zinciri
Piola'yı deneyebilir. Et severlere '
Kars'ı (kavurmalı), rejimdekilere ise sebzeliyi tavsiye ederim.