Başbakan Erdoğan'ın "100 bin kaçak Ermeni'yi geri göndeririz" sözü çok eleştiri aldı.
Başbakanın niye böyle mehter yürüyüşü içinde olduğu merak ediliyor.
Önce bir hatırlatma: "Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu... Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi" diyen de yine Başbakan Erdoğan'dı!
O sözler bu ülkede zulüm görmüş kesimlerin ve demokratların gözlerini yaşartırken... Milliyetçiler çileden çıkmıştı.
Peki, çelişkinin nedeni ne?
"Türk usulü siyaset" elbette... Türkiye'nin el yakan konuları belli: Kürtler, Kıbrıs, Ermeniler, vs.
Bunlar söz konusu olduğunda, sadece muhalefet partileri değil, bürokrasi de devreye giriyor.
Dolayısıyla o konulara temas ederken çok dikkatli olmak gerekiyor. Örneğin zamanlama önemli.
Seçimler yaklaşırken bu meselelere değindiniz mi, yandınız. Adeta mitralyöz ateşi altında kalıveriyorsunuz.
Örneğin... Türkiye'nin Güneydoğusunda 25 yıldır süren savaşın bir benzeri olduğunda... Başka ülkelerdeki şehit yakınları, örgütlenip ordunun kapısına dikilir: "Yeter artık! Oğullarımız ölmesin" derler.
Bizde ise tam tersi oluyor: Şehit yakınları, sorunu çözmeye çalışan Hükümetin kapısına dikiliyor ve "savaş sürsün" diyorlar.
(Aynı tipler, askeriyeye teslim ettikleri oğullarının şehit cenazesi geldiğinde de "Katil Hükümet" diye bağırmıyor mu?)
Niye? Çünkü şehit yakınları, sivil bir girişimle, yani kendi kendilerine örgütlenmedi. Onları örgütleyen de, yönlendiren de askeriye.
Dolayısıyla bir "sivil toplum kuruluşu" gibi değil "sivil devlet kuruluşu" gibi hareket ediyorlar.
Başbakan gözü yaşlı analardan mı bahsetti? İki üç gün sonra karşısına, "Oğlumun kanını yerde bırakma" diye feryat eden bir gözü yaşlı ana çıkarıyorlar.
Özetle: Seçimler yaklaşırken, Erdoğan'ın başka türlü yürümesini beklemeyin: İki ileri, bir geri!