Tuhaf ama gerçek: Ne zaman İstanbul'dan az bir süre de olsa ayrılsam, mutlaka Türkiye'de bir maraza çıkar. Ya deprem olur ya siyasi kriz çıkar. Kente tedirgin, gergin, üzüntülü dönerim.
Bu kez de ayrılık öyle başladı. Bilhassa Şili depreminden sonra, küçük de olsa meydana gelen deprem daha da tedirgin etti. Acaba devamı gelir miydi?
Derken Türkiye'den öyle haberler ulaştı ki birden neşelendik. Keyfimiz yerine geldi.
Yıllardır mücadele ettiğimiz bazı konularda harika gelişmeler olmuştu:
Askeriye kendi üslubunca Balyoz'un bir darbe planı olduğunu, ıslak imzalı orijinali ortaya çıkan belgenin ise siyasete ve topluma müdahale hazırlığı olduğunu kabul etmişti.
Bu gelişme üzerine olayın üstüne gidenler, yıllardır halkı aydınlatmaya çalışanlar çok mutlu oldu.
Dedikleri çıkmıştı ve bir aksilik olmazsa darbecilerden hesap sorulacaktı.
***
Öte yandan, askeriyeden gelen itiraflar,
Ergenekon dostlarını şoka uğrattı. Afalladılar.
Çünkü onlar yatırımlarını, yekpare bir bütün olarak gördükleri askeriyeye yapmışlardı.
Nasıl olsa sonunda askeriye
"höt" diyecek, siviller de hadlerini bilecekti.
Bunlar da askeriyeden yana tavır almış kalemler olarak ortalıkta dolaşacak,
"Biz söylemiştik ama dinlemediniz, keh keh keh" diyeceklerdi.
Şimdi ise yazılarda, ekranlarda
"aldatıldık" diye ağlıyorlar.
***
Evladım kimse sizi aldatmadı. Siz kendi kendinize gelin güvey oldunuz.
Kaleminizi ve vicdanınızı Ergenekoncuların, darbecilerin, otoriter rejim yanlılarının hizmetine sundunuz.
Demokrasiye dudak büktünüz. Hukukun üstünlüğünü hiçe saydınız. İnsan haklarını umursamadınız.
Hayır, kaleminizi ne kiraladınız, ne de sattınız. Siz
"kullanışlı kalemler ve laf ebeleri" olarak zaten
soysuzlar çetesinin parçasıydınız.
Onlar önce halkın iktidara getirdiği hükümeti devirecek... Sonra da sizin desteklediğiniz partileri koltuğa oturtacaktı...
Yalan mı? Planınız bu değil miydi?
***
Bu durum öncellikle
Ergenekon dostu kalemlerinize ikbal sağlayacaktı.
Daha da önemlisi: Avantadan lavantaya alışmış olan
"medyabaz" patronlarınız, kurulacak olan zayıf koalisyon hükümetine istediklerini yaptıracaktı.
Bu stratejinin temel mantığı,
"asker izin vermez" fikrine dayanıyordu.
Türkiye'nin ve dünyanın değiştiğini... Bununla birlikte kurumların da kabuk değiştirdiğini göremediniz.
Evet, askeriye içinde darbe heveslileri çoktu. Ancak o darbecileri tasfiye etmek isteyenler de vardı. Çünkü darbeciler galebe çaldığında, diğerlerini temizlemekle kalmayacak, kurumun da canına okuyacaklardı.
***
Halbuki Org.
İlker Başbuğ ve arkadaşları değişimi doğru okumuşlardı.
Onların Balyoz'u ya da ıslak imzalı fırıldağı hemen kabullenmemesinin ardında iki temel mesele vardı:
1) Kurum içindeki dengeler. (Yani Ergenekoncu kliğin etki alanı.)
2) Tasfiyenin sınırları. (Yani olay kendilerine dokunur mu?)
Yukarıdaki birinci madde güçler çatışmasıyla ilgili ve belli ki üst yönetimin Ergenekonculardan korkusu kalmamış.
İkinci madde ise
"siyasi uzlaşma" ile ilgili. Cezalandırılacakların listesi belirgin hale gelmiş olsa gerek.
Görev gereği darbecilerle belli ilişkilere girmesine rağmen, planlarda aktif rol almamış olanlar liste dışında kalacak.
Peki,
vesayet rejimi bitti mi? Hayır, çünkü en azından kapı gibi
"taraflı yargı" var.
Şimdilik kesin olan şu: Yakın ve orta vadede darbe olmaz.