Sevdiğim örnektir... 1980'lerin bahar aylarında hep aynı hayali kurardık: Yaz gelsin. Gümüşlük'e gidelim. Ali Rıza'nın lokantasında deniz börülcesi yiyelim.
O zamanlar ne depolama ve taşıma olanakları yeterliydi, ne de deniz börülcesine talep vardı. Deniz börülcesi yemek için Bodrum'a gitmemiz gerekirdi.
Şimdi öyle mi ya!
Bütün büyük marketlerde deniz börülcesi bulmak mümkün...
***
Yol ve köprü yapımına '
esastan' karşı çıkanları dinlerken aklıma hep bu örnek gelir.
'Deniz börülcesi' elbette tali bir ürün... Siz onu domates, ıspanak, üzüm, şeftali olarak okuyun.
Anadolu'nun ürününü
İstanbul'a nasıl taşıyacaksın?
10 milyonu aşmış bu devasa kenti nasıl besleyeceksin?
Bitmedi! Bir de
Avrupa var. Ürünü Avrupa'ya en kısa zamanda göndermek zorundasın.
Çünkü '
zaman kaybı' maliyeti artırır.
Yunanistan ya da
İspanya gibi rakiplerin karşısında gerilersin.
İşte bu yüzden '
duble yolu' da yapacaksın, '
üçüncü köprüyü' de! Öncelikli amaç özel otomobiller değil elbette. Asıl, kamyonlar mal taşısın diye yapacaksın bunları.
***
Peki,
Boğaz'a üçüncü köprü meselesi tartışılmayacak mı? Elbette tartışılacak.
Ama 'esası' değil, '
biçimi' tartışılacak. Yani yapılacak da, ne
şekilde yapılacak?
İstanbul'daki yapılaşmayı büyütecek, nüfusun daha da artmasına yol açacak biçimde mi yapılacak?
Yoksa '
transit' mi olacak?
Transit yolda
İzmit'ten giren kamyonun
iki seçeneği olur: Malını ya köprüden geçip İstanbul'a döker ya da
Edirne'ye devam eder.
Diğerleri gibi
girdisi/çıktısı bulunmaz böyle bir transit yolun. Yani işe gitmekte kullanılmaz.
Bu durumda kaybedilen
orman fazla olmaz.
Çevre de az kirlenir. Yapılaşma artmaz.
***
Başbakan
Erdoğan, 3'üncü köprüye laf edenlere kızıyor: "Önce karşı çıkıyorlar, sonra da utanmadan kullanıyorlar."
Haklı ama
kabahatli de: 3'üncü köprünün niye gerekli olduğunu doğru dürüst anlatmıyor.
"Ey İstanbullu, sebzenin meyvenin tazesini ve ucuzunu yemek istiyorsan, bunu yapmaya mecburuz" demiyor.
"
Birinci Köprü'den kamyonları geçirmiyoruz.
İkinci Köprü'de ise saat kısıtlamalı geçiş var. Kamyonları kentin dışına göndermek zorundayız" demiyor.
Dese dahi,
kanaat önderlerini ikna edecek biçimde konuşmuyor.
(Tabii bir de '
kronik ve nevrotik istemezükçüler' var ki onları ikna etmek zaten imkânsız.)
***
Sadece bu kadar mı?
Mesele İstanbul'un ve Avrupa'nın
doyurulmasından mı ibaret?
Hayır! Plan çok daha büyük...
Ekonomi küreselleştikçe,
Batı ile
Doğu birbirine bağlanıyor.
Karadeniz Otoyolu, "ha bizim uşaklar gazı köklesin" diye mi yapıldı sanıyorsunuz?
Yeni dünya ekonomisinde, eliniz mahkûm,
Kafkasları,
Balkanlara bağlayacaksınız.
(
Not: Ekonomide bunu yaparken, siyasette de
Ermenistan kapısını açacaksınız.
Akışkanlık artacak.
Mal ve
mesajların, üretim ve dağıtımında;
bekleme,
durma,
tıkanma olmayacak.)
Peki, bu nasıl gerçekleşecek?
Azerbaycan'dan gelip
Romanya'ya giden adam,
2'nci Köprü trafiğine mi girecek?
KGS mi alacak,
OGS mi kullanacak?
Otobanlar, viyadükler, alt/üst geçitler,
TIR otoparkları, köprüler yapacaksın. Benzinciler açacaksın. Asfalt dökeceksin. Işıklandıracaksın.
Ben size bir şey söyleyeyim mi?
Bırakın 3'üncü köprüyü, gelin 4'üncüsünü konuşalım.