Eski Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk'un, " 2007'nin Hukuk Olayı: Anayasa Mahkemesi'nin 367 Kararı " adlı kitapçığını, Türkiye Günlüğü dergisi okurlarına hediye ediyor.
Sami Selçuk'un 367 kararını lime lime eden uzun makalesini daha önce okuduğum için, kitapta yer alan ' zihniyet' eleştirileri daha fazla ilgimi çekti.
Selçuk özetle şunu diyor: Yüksek yargı mensuplarının siyasi içerikli davalara yaklaşımı, adaletin gerçekleşmesini engeller nitelikte.
Örneğin eski Başkan Osman Arslan, Kasım 2007'de Adalet Akademisi'nin genç hukukçularına önce " Yargıçlığın temel öğesi yansız olmaktır " diyor. Hemen ardından şöyle devam ediyor:
" Ancak bazı kararlarınızda Türkiye Cumhuriyeti'nin korunması ve yaşatılmasında taraf olacaksınız. (...) Demokratik, laik, hukuk devletine sahip çıkmada tarafsınız. (...) Buralarda tarafsız olma lüksünüz yoktur."
Başkan Arslan emekliye ayrılırken de benzeri sözlerle aynı fikri tekrarlıyor:
" Yargıçlar, Türkiye Cumhuriyeti'nden yana taraftır. Çünkü Cumhuriyet insanın özüne ve haysiyetine en uygun rejimdir. Ay yıldızlı bayraktan yana taraftır. Çünkü bayrak dalgalanmazsa siz de hakimlik yapamazsınız. "
Bir başka örnek de 2001'den. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı, her zaman " Çanakkale'de, Sakarya'da verilen şehitlerin kanlarını " gözeterek karar verdiğini açıklıyor.
Tam bu noktada hukukun evrensel kurallarından birini hatırlatıyor Selçuk: " Hiç kimse kendisinin yargıcı olamaz ." Ünlü " nemo judex " kuralı bu. Yani yargıç kendi davasına bakamaz.
Eğer bayrakla, şehit kanıyla ya da rejim kaygısıyla karar alıyorsan... O zaman adalet dağıtmıyor, kendi davanı güdüp, kendi siyasi tercihini dayatıyorsun demektir.
Peki, yargı mensuplarının görüşü olamaz mı? Elbette olur. Uzayda yaşamıyorlar ki! Onlar da bu ülkenin insanı.
Ama bir yargıç cüppesini giydiği an, o görüşlerini bir yana bırakacak. Çünkü sadece bu şekilde, hukuka uygun, adaletli bir karar alabilir.
Ancak bunun istenmediğini görüyoruz: Büyükler küçüklere açık açık " taraf olacaksınız " diyor. Yani onları " siyasi/ideolojik kararlar almaları " için teşvik ediyorlar.
Sonra da kriz çıkıyor!
Not: " Peki bayrağı kim koruyacak " derseniz... Kanunlar var, Meclis var, hükümet var, asker var, polis var. Bayrağı korumak yargıçların işi değil.