Ben türban sorununa " liberaldemokrat " açıdan bakıyorum. Benim için önemli olan " özgürlükler ", " hukuk devleti ", " eğitim hakkı "...
Sınavı kazandıktan... Kimliğini ispatladıktan... Ve derslerin gereğini yerine getirdikten sonra... Bir kişinin kılık kıyafeti yüzünden üniversiteye devam edememesini ben kabul edemem.
Ancak olaya bambaşka kaygılarla bakanlar da var.
Ve onlar bu işten... Yani AKP ile MHP'nin " üniversitelerde türbana özgürlük " girişiminden hiç de memnun değil.
Kim mi bunlar?
Onlar, mütedeyyinlikten sonra en önemli özelliği ataerkillik olan muhafazakâr Türk ailesinin " karar verici " fertleri.
Öğrenci affı mecburi
Türban-başörtüsü nedeniyle 1980'lerden günümüze kaç kız üniversiteye gidemedi ya da yarım bıraktı? Bu rakam bilinmiyor!
Çünkü ' suç işledikleri' ya da ' başarısız' oldukları için okuldan atılmadılar, ' devamsızlık'tan kaldılar.
Bazı kızlar ise arkadaşlarının başına geleni gördükten sonra kampusun kapısına dahi gitmedi.
Eğer AKP ve MHP üniversitede türbana özgürlük sağlarsa, ardından bir de öğrenciler için af çıkarmak zorunda.
1999-2005 dönemine ilişkin çıkarılan af, 677 bin öğrenciyi kapsıyordu.
Buradan hareketle diyelim ki 100 bin ailede... Türbanı yüzünden üniversiteye gidememiş bir " hak sahibi " var.
"Aile düzenine" çomak
Şimdi soru şu: Bu muhafazakâr ama aynı zamanda ataerkil özellikteki orta sınıftan 100 bin aile, türbana sağlanan özgürlükten ve aftan hoşnut olacak mı?
Ben size söyleyeyim: Hayır!
Bu ailelerin hepsi olmasa da çoğunluğu, " Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli başımıza iş çıkardılar" diyecek.
İşte bu yüzden AKP'nin ve MHP'nin tabanını oluşturan kitlelerde heyecan yok. " Yaşasın, türban serbest oluyor " demiyorlar.
Peki sorun ne? Sorun: Aile düzenlerinin alt üst olmasından korkmaları.
Şu tip manzaralar yaşanacak:
- Türbanlı Zeynep üniversiteye gidemeyince, babasının dükkânında çalışmaya başladı... Af çıkınca babasının karşısına geçecek: " Hani ben işletmeyi kazanmıştım ya... Sen de beni başörtüsüz göndermemiştin ya... Artık serbestlik geldi... Af da çıktı... Ben üniversiteye gideceğim..."
- Başörtülü Kübra, lise mezunu İbrahim ile evlendi... Biri 5, diğeri 3 yaşında iki çocukları var... İbrahim kablo fabrikasında çalışıyor... Kıt kanaat geçiniyorlar... Kübra, kocasına diyor ki: " Yaşasın, İTÜ 'ye devam edebileceğim... "
- Bulaşığı yeni bitiren Fatma, üniversiteye döneceği günün hayalini kurarken... Salondan, Halide Hanım'ın otoriter sesi geliyor: " Fatma! Bize iki şekerli kahve yapıver... " Sonra komşusu Şukufe'ye dönüyor Halide Hanım: " Gelin değil mi; çalışacak tabii... Bakacak kaynanasına..."
Kadın söz sahibi olursa...
Örnekleri çoğaltmaya gerek yok: Ne demek istediğimi anladınız sanırım...
Muhafazakâr Türk ailesinin karar vericileri... Yani babalar, abiler, analar, amcalar, kocalar, kaynanalar ... Evdeki kadının ( kızı,
kardeşi, yeğeni, eşi, gelini ) üniversiteye gitmesini istemeyecek.
Niye? Çünkü o kız, o kadın... Dükkânda, tarlada ucuz emek... Evde ise çocuk ya da yaşlı bakıcısı ve aşçı ...
Ayrıca üniversite... Kadının bir nebze olsun " özgürleşmesi ", " serbestleşmesi ", " söz sahibi " haline gelmesi demek. Aileye çıkartacağı masraf da cabası!
Özetle: Erdoğan'ın ve Bahçeli'nin otoritesi karşısında ses çıkarmamalarına aldanmayın...Tuzu kuru ve modernleşmiş olanlar hariç... Muhafazakâr aileler bu kampanyaya yürekten katılmıyor.