Şeref Oğuz, benim Milliyet'ten arkadaşımdır. 1990'ların ikinci yarısında ekonomi servisinin şefiydi. Milliyet'in internette yer alması onun girişimiyle gerçekleşmiştir (çıkarılan engellerin yakın şahidiyim!)
Şampiyon Kasparov, Deep Blue ile kapıştığında... Ben, "Gün gelecek, insanoğlu satrançta bilgisayarı yenemez hale düşecek" demiştim. Şeref Oğuz ise "Bilgisayar insan yapımı olduğu için, daima insanoğlu galip gelecektir" iddiasındaydı.
Deniz Gökçe bu tavrımıza şaşırmıştı: "Sosyoloji okuyan Emre Aköz, makineyi... Aklı matematiğe yatkın Şeref Oğuz ise insanı tutuyor... Halbuki tam tersi beklenirdi" demişti.
***
Bir süre önce SABAH'ta yazmaya başladığında Oğuz'u tebrik etmedim. Çünkü nahoş bir olay yüzünden ilişkimiz yara almıştı.
Dün çıkageldi. Konuştuk. Meğer arkadaşlığımız komik bir yanlış anlamaya kurban gitmiş. Bunu fark edince sohbete bıraktığımız yerden devam ettik.
Laf arasında yakındı: "Bir şirketi eleştiriyorum... Hemen arıyorlar: 'Halledilmesi gereken bir işiniz mi var'..."
"Bu ülkede, çıkarımız olabilir ama fikrimiz olamaz" dedim ona. Formülü ikimiz de sevdik!
Benzeri bir durumla hep karşılaşıyoruz: "Onlara" göre, bizim "fikrimiz" yok!.. Sadece "menfaatlerimiz" var ve bütün bu yazıları onları savunmak için yazıyoruz.
Eleştirilerin samimiyetine niye inanmıyorlar acaba? Sanırım kendi ilişkileri tam o şekilde olduğu için böyle düşünüyorlar.