Beyoğlu Belediyesi'nin 'Okuyorum' şenliğini olumlu bulduğumu, ancak 'şeffaf okuma kabini' esprisinin yanlış olduğunu belirttim. Okuma böyle teşvik edilmezdi!
Bunun üzerine Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan asıl niyetlerinin başka olduğunu belirtti. Neydi bu? Beyoğlu civarındaki kitapçıları desteklemek...
Mesele özetle şöyle: Dükkan sahipleri ve hizmet sektörü, insanların yoğun olarak bulundukları yerlerde konuşlanmak istiyor. Haliyle, on binlerce İstanbullunun alıveriş yapmak ve eğlenmek üzere akın ettiği Beyoğlu önemli bir cazibe merkezi oluyor.
Sonuçta özellikle giyim-kuşam ve eğlence sektörleri Beyoğlu'na yatırım yapıyor.
Bu süreç ilçe için hem iyi, hem de kötü. Ekonominin canlanması iyi ama öte yandan yeni gelen sermeye, eskisinin yerini almaya başlıyor. Kiralar artıyor ve kar marjı düşük olan kültür sektörü ilçeyi terk etmeye başlıyor.
Kültür sektörünü oluşturan kitapçılar, müzik evleri, tiyatrolar, sinemalar, sanat galerileri, vb. azalıyor. Her taraf kafe, restoran, bar ve tekstil ürünleri satan dükkanlarla doluyor.
Halbuki Beyoğlu'nun 'kültür-sanat semti' kimliğinin korunması şart. Oraya akın edenler, Beyoğlu böyle olduğu için tercih ediyor. Bir 'ziyaretçi', sinemaya girmese de, tiyatroyu izlemese de, sergiyi gezmese de; sinemaların, tiyatroların, sergilerin, kitapçıların, müzikçilerin bulunduğu bir ortamda olmaktan hoşlanıyor.
O kültür-sanat sektörünü Beyoğlu'ndan kaldırdığınız anda bölge değerini, kimliğini, markasını yitirecek. 'Yatay bir alışveriş merkezi' haline gelecek.
Beyoğlusuz bir '2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul' olur mu? Mümkün değil!