Hararetli hararetli tartışıyorlar: "Atatürk hangi takımı tutardı? BJK mi, FB mi, GS mi?"
Valla işin bu yanı beni pek ilgilendirmiyor. Çünkü takım tutmak neticede 'kişisel-tesadüfi' bir durumdur. Genellikle de 'bilinçli bir tercih' değildir. Kimi ailesinden, kimi arkadaşından, bazısı renklerden etkilenir.
Siz onu bunu bırakın da gelin Atatürk dönemindeki futbol politikasını tartışalım.
Bugün çok sevdiğimiz futbola... "Askere alınıp savaşacak gençlere bir katkısı olmadığı için" hemen hiç ilgi gösterilmediğini, futbolun küçümsendiğini biliyor musunuz?
O devirde insanların stadyumlarda toplu halde bulunmasından yöneticilerin fevkalade rahatsızlık duyduğunu biliyor musunuz?
Atatürk döneminde, "futbola yapılmış olumlu katkı" olarak neleri sayabilirsiniz?
Mesele Atatürk'ten ibaret değil elbette. Başbakan İsmet İnönü'nün uyguladığı devlet politikasından söz ediyorum.
Bana inanmıyorsanız Yiğit Akın'ın yazdığı "Gürbüz ve Yavuz Evlatlar: Erken Cumhuriyette Beden Terbiyesi ve Spor" (İletişim Yay.) adlı kitabını okuyun... O dönemde; genel olarak sporun, özel olarak da futbolun nasıl döküldüğünü görürsünüz.
Üşenirseniz Yiğit Akın'ın aynı konudaki makalesi 'Toplum ve Bilim' dergisinin 103'üncü sayısında yayınlandı.
Halbuki... Okullara filan toplar dağıtıp, futbolun kurallarını öğretmek maliyetsiz bir işti. Yapmadılar. Çünkü: Hem korktular, hem de geleceği göremediler.
Savaşta el bombasını daha uzağa fırlatmaları için gençleri gülle atmaya... Top mermilerini taşısınlar diye halter yapmaya özendirmeye çalıştılar. Onu da beceremediler.
Halterimizin biraz kalkınması için 1991'de Sovyetler Birliği'nin yıkılması ve oralarda çalışan hocaların Türkiye'ye gelmesi gerekti. Şimdi de doping skandalleriyle boğuşuyoruz.
Atatürk üç büyüklerden birini tutsa ne yazar, tutmasa ne yazar? İsterseniz alın 'Kocatepe fotoğrafını', kulüp amblemlerine koyun. Acı gerçek değişecek mi?
Yalanlarla yıllar geçirdik, nesilleri heba ettik. Spor akademilerinin önünde, "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur... Atatürk" diye yazıyor. Var mı Atatürk'ün böyle bir sözü? Yok! (Var diyen, laf ebeliği yapmasın, açık-net kaynak göstersin, burada yazayım.)
Bilimsel hakikatin araştırılması için kurulmuş üniversiteler dahi böyle uydurmacalarla gün geçiriyorsa, halk ne yapsın?