Savaş Ay, köşesinden hitap ederek bana bir yazı ısmarladı. Okumayanlar için bu talebin sebebini özetleyeyim. Haber dün Sabah'ın manşetiydi: İzmir Urla'da Celalettin Erkal adlı bir genç, sevgilisi Funda İşsiz'in cep telefonunda, başka bir erkeğe gönderilmiş 'aşk' mesajları buluyor... Bunun üzerine deliye dönen Erkal, bir arkadaşına, "Funda'ya, 'Testere' filminde olanların aynısını yapacağım" diyor... Sonra sevgilisini 37 kez bıçaklayarak öldürüyor... Ardından da arkadaşına, cesedi gösterirken, "Boğazını kestim ama bıçak kör olduğu için kafasını koparamadım" diyor...
Savaş Ay da soruyor: "Dizilerin, filmlerin gerçek hayatta olup bitenleri tetiklemediğini iddia eden Emre Aköz, bakalım bu konuda ne diyecek?" Anlatayım...
Sosyolojik açıdan toplumsal olaylar, başka toplumsal olaylara 'neden' olur... Örneğin ekonomik krizin patladığı, fahişelik yapanların sayısında artış beklenir. Burada kriz, 'neden'; 'fahişelikteki artış' ise 'sonuç'tur.
(Not: 'Fahişelik' başka şeydir, 'fahişelikteki artış' başka; birbirine karıştırmayın.)
Yani: 'Testere'nin sosyolojik açıdan anlamlı olabilmesi için, bu korku-gerilim filminin gösteriminden sonra suç istatistiklerinde kayda değer bir artışın gözlenmesi gerekir.
Var mı böyle bir durum? Yok! 'Peki film ile cinayetin bağlantısı nedir' derseniz... Şöyle: Aldatıldığı için deliye dönen kişi, cinayet işlemeyi kafasına koyuyor. Suçun 'biçimine' ilişkin 'ilhamı' da 'Testere' filminden alıyor. Yani film 'neden' oluşturmuyor.
(Not: 'Tetikleme' muğlak bir kelime. Kastedilen 'neden' olmaksa; yok böyle bir ilişki. Eğer kişinin 'esinlenmesi' ise yukarıda anlattığım türde gibi bağlantı var.)
Yüzyıllar önce de gözü dönmüş erkekler, kadınları baltayla, kılıçla, bıçakla delik deşik ediyordu. O devirde 'Testere' mi vardı? TV, radyo, internet mi vardı?
Kendince 'ceza vermeyi', 'hınç almayı' kafasına koymuş bir kişi, ilhamını 'Testere' filminden de alır, Karagöz-Hacivat'tan da...
Psikopat kişi, sosyolojinin değil, psikiyatrinin konusudur.
(Ders bitti, dağılabilirsiniz. Savaş Bey siz çalışmaya devam edin.)