İsmail Güneş'in yönettiği 'The İmam' adlı film gösterime girdi. Senaryo Sabah yazarlarından Ömer Lütfi Mete'ye ait.
Hemen konuyu özetleyelim: İmam hatip lisesi mezunu Emrullah, daha sonra İngiltere'ye gitmiş, bilgisayar mühendisi çıkmıştır. İstanbul'da bir bilgisayar firmasının ortağıdır. Malatya'nın bir köyünde imamlık yapan lise arkadaşı '101 Mehmet' ortaya çıkana dek kendisini çevresine 'Emre' diye sunmuştur.
Mide kanseri olan Mehmet'in, Emrullah'tan ricası köye bir imam bulmasıdır. Eşinden yeni ayrılan Emrullah, motosikletiyle köyün yolunu tutar... Burada kendisini 'tutucu' marangoz, 'geleneksel' (amatör) imam, ezberi yetersiz oğlunu kafasına vura vura hafız yapmaya çalışan, 'problem adam' Hacı Feyzullah beklemektedir.
Bu filmde öğretmen yok
Önce şunu belirtelim: 'The İmam', iyi oyunculukla müsamereciliği, yaratıcı fikirlerle mıgır sahneleri, uygun karakteri oturtma becerisiyle karikatürize tipleri bir araya getiren bir film. Yani: Hem olmuş, hem de olmamış... Bir sahnede keyif veriyor, diğerinde hüsrana uğratıyor... Kâh komik, kâh gülünç...
Ancak bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Senarist Ömer Lütfi Mete ile yönetmen İsmail Güneş önemli bir işe girişmişler. Şöyle:
Türk romanında ve sinemasında 'imam', ağırlıklı olarak, modernleşmeye, Batılılaşmaya, reformlara karşı çıkan, 'gerici', 'yobaz' bir tip olarak sunulmuştur. İmamın karşısında da 'aydınlanmacı' öğretmen yer almıştır. İmam, ağa ile işbirliğine girerek öğretmeni sindirmeye uğraşırken, öğretmen, onların baskısından bunalan köylüleri kendi yanına çekmeye çalışır.
Bu hikayede, yani 'The İmam'da ise öğretmen yok! Adı dahi geçmiyor. Çatışma geleneksel imam ile modern imam arasında. Modern imam (Emrullah-Emre) olağan görevlerinin dışında köyün çocuklarını motosikletiyle gezdirir, onlara bilgisayar kullanmayı öğretirken... Geleneksel imam (Hacı Feyzullah); eski değerlere, önyargılarına ve kaprislerine sarılıyor.
Bence bu önemli bir nokta. Çünkü buradan hareketle öyküleme açısından 'verimli' bir alana geçilebilir. Köy romanlarının şematik 'imamöğretmen' çatışması bıkkınlık vermişti. 'Geleneksel imam-modern imam' çatışması sanatçılara yeni filmler çekme, yeni romanlar yazma imkanı verecektir.
İmam âşık olmaz mı?
Ömer Lütfi Mete kolları sıvasın ve 'The İmam'dan esinlenen bir TV dizisi yazsın. Buradaki 'çağdaş' imamı İstanbul'daki bir varoş camiinde konuşlandırsın.
Âşık olan... Mali sıkıntılar çeken... Bugün Alevi, yarın Kürt meselesiyle karşılaşan... 'İnternette muhabbet caiz midir' diye soran mahalleliye cevap yetiştirmeye çalışan... Türbandan trafiğe, estetik ameliyattan televole kültürüne, kitapta hazırlop karşılığı olmayan bin bir meseleyle cebelleşen bir din adamı. Yani gerçek, somut, yaşayan, klişe ve karikatür gibi olmayan bir çağdaş imam!
Ve tabii Kemalistinden Milli Görüşçüsüne, mafyasından üfürükçüsüne, ona karşı çıkan her türden zevat!
Olmaz mı? Bal gibi olur. Cesurca yazılmış, kaliteli oyuncularla canlandırılmış bir senaryo iş yapacaktır.
Not: Projeyi gerçekleştirecek yapımcıdan küçük de olsa telif hakkı isterim! Tabii iyi olursa.