Hatırlar mısınız? 2004'ün haziran ayında bu köşede Elvan Abeylegesse'nin ' kimliğini' tartışmıştık. Bu arada şöyle bir örnek vermiştim: " Nakada adlı bir Japon çocuğu Fenerbahçe'nin futbol okuluna yazılsa... Bizim hocalar onu eğitse... Nakada süper bir futbolcu olsa... Real Madrid'e gitse... Ancak bütün bu gelişmeler sırasında Nakada, Türk vatandaşlığına geçmese... Japon milli takımında oynasa... İşte o Nakada ile müthiş gurur duyarım. Çünkü benim için önemli olan 'bizim organizasyonumuz' içinde eğitilmesidir. (...) İşte ben bu emek kadar seviniyorum! İstiyorum ki geleceğin yıldızlarını a'dan z'ye biz yetiştirelim. Yoksa derisinin rengi, konuştuğu dil, milliyeti ya da dini beni ilgilendirmiyor." Bu yazıyı bana hatırlatan Alman ZDF televizyonunun spikerlerinden Bela Rethy'nin dedikleri oldu.
Türk Milli Takımı'nın cumartesi gecesi Alman Milli Takımı'na attığı goller hakkında şöyle dedi Rethy: " Sevinmek biraz da bizim hakkımız! " Nasıl olur? Türkiye kazanıyor, Almanya yeniliyor ve Alman spiker böyle konuşuyor? Ama golleri atanları düşündüğümüzde olay aydınlanıyor: İlk gol Halil Altıntop'tan, diğeri genç yetenek Nuri Şahin'den...
"Seviniyoruz" diyor Rethy, "çünkü ikisi de Almanya'da yetişti. İkisi de Bundesliga'da top koşturuyor." İşte olay bu! Halil'i ve Nuri'yi, Alman futbol sistemi yetiştirdi. Ancak onları milli takımlarına alamadılar. Futbolcuların ' Türk' kimlikleri ağır bastı.
Avrupa Birliği'nin bu havasına, bu yaklaşımına alışmamız gerek. Halil ve Nuri, Alman Milli Takımı'nı da tercih edebilirlerdi. Öyle bir durumda onları ' vatan haini' ilan etme aptallığına düşmemek gerek. Tersine, şimdi olduğu gibi Türk Milli Takımı'nı tercih ettikleri için de 'kahraman' değiller.