Her 'ortalama' insan daha zeki, hatta çok zeki olmayı hayal eder. Ne var ki fazla zekâ, insanı mutlusuz edebiliyor. Örnek mi? Gelin Yeni Aktüel dergisinin son sayısında yer alan bir habere birlikte göz atalım: Dağıstanlı Nahide Camukova, 1976'da Moskova'da dünyaya geldi... İki yaşında okuma yazmayı öğrendi... Üç buçuk yaşında ilkokula başladı... Dört yaşında Kuran'ı ezberledi, Marx'ın Kapital'ini okudu... Testlerde Einstein'ın zekâsına sahip olduğu ortaya çıktı... Liseden 11 yaşında mezun oldu... İki üniversite bölümünü bitirdiğinde sadece 14 yaşındaydı... Gördüğü, duyduğu, okuduğu hiçbir şeyi unutmuyordu... 25 yaşında hem tarih, hem de edebiyat profesörü oldu... Rusça, Türkçe, Arapça, İngilizce, Farsça, Almanca ve Fransızca konuşabiliyor...
Müthiş bir yaşam, değil mi? Peki Camukova mutlu mu? Değil! Nedenini kendisinden dinleyelim: "Yaşıtlarımla hiç arkadaşlık yapamadım; çünkü okulda herkes benden büyüktü... Normal insanların yaptığı şeylerden zevk almıyorum: Bir kere dahi diskoya gitmedim. Bugüne dek sadece iki film izledim çünkü daha baştan hikâyenin nereye varacağını anlıyorum... Günde ancak dört saat uyuyabiliyorum, fazlası başımın ağrımasına yol açıyor... Hiç erkek arkadaşım olmadı; aşk nedir bilmem... Bugüne dek hiç ağlamadım, bağırmadım. Hiçbir şey beni heyecanlandırmaz..." Şimdi söyleyin bakalım, Camukova kadar zeki olmayı ister miydiniz?