Önce haberi okuyalım: 12'nci Ulusal Sosyal Psikiyatri Kongresi Eskişehir'de düzenlendi. "Türkiye'de Psikiyatri: Yapamadıklarımız" başlıklı kongreye sunulan tebliğlerden biri yerli dizilerin toplumun ruh sağlığı üzerindeki etkisini inceliyordu. Ankara Üniversitesi Psikiyatrik Kriz Uygulama ve Araştırma Merkezi'nden iki görevli 50 diziyi mercek altına almıştı. Ayrıca anketler de yapmışlardı.
Vardıkları sonucu tahmin edersiniz: Efendim diziler toplumun ruh sağlığını bozuyormuş... İnsanları şiddete itiyormuş... Gençler olumsuz karakterlerle özdeşleşiyormuş... RTÜK bu konuya el atmalıymış...
Kongre 'sosyal psikiyatri' kongresi ama bu araştırmayı hazırlayanlar ne sosyolojiyi biliyor, ne de psikolojiyi! Eğer biraz sosyoloji, biraz yakın tarih okusalardı; toplumsal bozuklukların, mesela mafyanın bu dizilerden önce de var olduğunu bilirlerdi.
Eğer biraz psikoloji okusalardı; insanların deli olmadığını, dizi biter bitmez sokağa fırlayıp ona buna kurşun sıkmadıklarını da bilirlerdi. Psikoloji okusalardı kendilerine şu soruyu sorarlardı: "Dizilerde çok sayıda iyi, olumlu, nazik, duyarlı karakter var. Peki neden bazı gençler kendilerine olumsuz tipleri örnek alıyor? Ve neden bazıları dizi karakterlerden hiç mi hiç etkilenmiyor?" Eğer şu toplumu biraz tanısalardı... İnsanların , "Ben aslında cinayet işlemeyecektim de, dizide görünce elimi kana buladım" filan diyerek, suçlarına 'mazeret' uydurduklarını bilirlerdi. Bunu bildikleri zaman da RTÜK'ten medet ummazlardı.
Böyle basmakalıp yaklaşımlarla bilim yapılmaz! Gerçekte var olmayan bağlantılardan, hayali 'neden-sonuç' ilişkilerinden söz etmenin adı bilim değil, hurafedir!