Bizim gazeteye mektup gönderirken zarfın üstüne 'SABAH-Balmumcu-İstanbul' yazmanız yeterli. Halbuki Sabah'ın yer aldığı binanın resmi adı 'Cam Han'dır. Bu iki kelime ne çok şey anlatıyor!
Dört yanı cam olan 10 katlı bu bina, belli ki bir geçiş dönemi yapısı. Nereden nereye mi geçilmiş? Şöyle...
Eskiden çok sayıda iş yerinin bulunduğu yerlere 'çarşı' ya da 'pazar' denirdi. Bunların bir özelliği 'yatay' olmalarıydı. 'Kapalıçarşı' iyi bir örnektir.
Zamanla çarşıdan 'han'a geçiş yaptık. Alt katında ahırlar ve 'aşçı' olan konaklama yerini anlatan 'han' kelimesi, bu kez de çok sayıda işyerini bünyesinde barındıran binalar için kullanılır oldu.
Derken sermaye arttı. Kentin merkezine yakın yerlerde işyeri kurma talebi çoğaldı. O arada mimarlık teknolojisi de ilerliyordu. Böylece hanların biçimi ve yüksekliği değişti. Hafif ve ucuz cam, ağır ve pahalı betonun yerini aldı. İki üç katlı hanlardan, yüksek binalara geçildi.
İşte bizim 'Cam Han' bunu simgeler. Ancak asıl simge 1980'lerde TRT'de yayınlanan, senaryosunu Attila İlhan'ın yazdığı 'Kartallar Yüksek Uçar' dizisinde 'Karabulut Holding'e ev sahipliği yapan İstanbul Zincirlikuyu'daki Karayolları binasıdır: Siyah camlarla çevrili, yüksek bir bina.
***
Dün burada İstanbul'u müziklerinden hareketle anlatan Fatih Akın'ın filminden söz etmiştik. Aynı şeyi binalara bakarak da yapabilirsiniz.
İki önemli akım göze çarpıyor son dönemde: 1) Levent-Maslak civarında cam kuleler yükseliyor. 2) Kent içinde bu yoğunlaşma olurken, o kulelerde yaşayanlar sitelere kaçıyorlar.
Bakın; küreselleşen kentlerdeki yeni kimlikleri inceleyen 'Mekan, Kültür, İktidar' adlı kitapta (derleyenler Ayşe Öncü ve Petra Weyland, İletişim Yay.) buralardaki tipik hayat nasıl anlatılıyor:
"Küreselleşmenin simgesi haline gelen cam gökkulelerin ayrıcalığı, 'akıllı' koruma sistemleriyle donanmış, -cam yüzeyleri ayna gibi çevreyi yansıtan ama içini göstermeyen- 'kilitli' binalar olması. Bu binaların kokudan, sıcaktan, soğuktan, gürültüden yalıtılmış ikliminde çalışanlar, çokuluslu bankaların, pazarlama şirketlerinin, borsa ve finans kurumlarının uzman kadroları, pencerelerinden yaşadıkları kenti ayakları altında serilmiş bir manzara fotoğrafı gibi seyredebilirler."
Peki sonra ne yaparlar? "Akşam çalıştıkları binanın ( emniyetli ) otoparkından arabalarına atlayıp, ( üye oldukları ) spor salonunda günün yorgunluğunu çıkarıp, yolda ( girişleri kontrollü ) bir alışveriş merkezine uğradıktan sonra, ( kilitli bir sitedeki ) evlerine dönebilirler."
Dünyanın tüm küresel kentlerinde aynı hayat sürer. İnsanlar 'kapalı devre' çalışır, eğlenir, uyur, yolculuk yaparlar. Değişen tek şey binaların panoramik manzarasıdır.
***
Emlak piyasası tekrar canlandı. Gazetelerde yayınlanan 'site-villa' reklamlarına bir göz atın. Hepsi de müşterilerine 'kapalı devre' bir hayat vaat ediyor.
Eğer böyle bir yerde yaşamak istiyorsanız, siz de küreselleşmenin bir parçası haline gelmişsiniz demektir.