Bugün müzikten söz açacağız. Müzik önemli bir konudur çünkü insanlar sadece duygularını değil, yaşam biçimlerini de onun içinde ve çevresinde ifade eder. Bir toplumun değişimini sadece müziğine bakarak anlayabilirsiniz.
Müziğin bir özelliği de zorla, ısrarla, inatla kabul ettirmenin bir işe yaramamasıdır. İnsanlar sevmedikleri müziğe karşı müthiş dirençlidir. 'Bunu sevmelisin' diye baskı yaparsanız, ancak tahammül ederler. Arkanızı döndüğünüz anda kendi bildiklerini okurlar! Mesela dün bir köşe yazarı arabeskten yakınıyordu: "Arabesk Türkiye'nin altının oyuluşunun ve Atatürk'ün kültür ihtilalinin tersine çevrilişinin en büyük simgesidir."
Ben arabesk müziğe pek iltifat etmem. Sevdiğim iki üç sanatçı ve 20'yi dahi bulmayan parça vardır.
Ama şurası da kesin: Arabeskin yükselişi Türkiye'nin 'en sosyolojik' olaylarından biridir. Biliyorum, 'en sosyolojik' tuhaf bir anlatım biçimi.
Kastım şu: Siyasetin etkisiyle ortaya çıkmayan, sevmesek de, yakınsak da tamamen toplumun bağrından çıkan bir müzik türüdür arabesk.
1960'lı, 70'li yılları hatırlayın: Arabesk yasaklanmaya çalışıldı. Devletin radyo ve TV'sine sokulmadı. Aydın takımı veryansın etti, yerden yere vurdu.
Peki sonra ne oldu? Bu engeller hiçbir işe yaramadı. Demek ki o ' kültür ihtilali' başarısız olmuş ya da en azından yetersiz kalmıştı. Neden? Çünkü halkın duygu ve düşüncelerine hitap etmiyordu.
Merak ettim: Arabeskin kötülüğü üzerine kafa yoranlar, "Acaba o bayıldığımız kültür ihtilalinin nesi yanlıştı" diye de düşünüyor mu?