Bir zamanlar, yani 1970'lerde Gırgır dergisini kahkahalar atarak okurduk. Sonra dergi kapandı. Gırgır'ın yaratıcısı Oğuz Aral geçen yıl vefat ettiğinde, bir gazetemiz güzel bir vefa örneği göstererek Gırgır'dan derlenmiş esprileri ilave olarak vermişti.
Bu ilaveyi incelemiş ve artık o esprilere gülemediğimi belirtmiştim. Bana kızanlar oldu. Halbuki mizahın kendisi evrensel, biçimi ise dönemseldir. Yani her toplumda mizah vardır ama tekniği ve içeriği zamandan zamana, kültürden kültüre değişir. Tekrar basılan Gırgır'ın başına gelen tam da buydu.
Benzeri bir durum 1995'te yitirdiğimiz Aziz Nesin'in kitapları için de söz konusu. Benim kuşağımın yetişmesinde Nesin'in etkisi büyüktür. Onu okurken o kadar gülerdik ki karın kaslarımız ağrırdı! Ama artık devir değişti. Sonuç: Aziz Nesin'in kitapları 1996'da 130 bin civarında satarken, bu rakam 2004'te 50 bine kadar gerilemiş.
Bu üzücü bir durum. Çünkü... 1) Çocukları himaye eden Nesin Vakfı buradan gelen parayla ayakta duruyor. 2) Aziz Nesin'deki 'dil lezzeti' yeni kuşaklara aktarılamıyor.
Evet durum üzücü ama aynı zamanda da 'olağan'. Çünkü mizah 'yazı'dan ' görüntü'ye (ve 'ses'e) kaymış durumda. Bir kere artık Yılmaz Erdoğan'a, Cem Yılmaz'a, Ata Demirer'e gülüyoruz. İkincisi TV sayesinde mizah her yerde! Reklamlarda en sık kullanılan 'numara' mizah değil mi? Söylesenize; herkesin cep telefonu kullandığı bir çağda, Aziz Nesin'in manyetolu telefon esprilerine kim güler? Her gün internetten epostasına sürüyle mizah metni düşen bir kişi Aziz Nesin'in kitabını almaya ihtiyaç duyar mı?