Can sıkıcı bir durum: Dönüp dönüp aynı şeyi yazmak zorunda kalıyoruz.
Ne demiştik? Bir dilin deyimleri, kelimelerden daha önemlidir. Türkçe'ye de ruhunu veren deyimlerdir.
Ama ne yazık ki onları tarumar ediyoruz. İşte bunlara bir örnek daha...
TV'yi izliyorum. Programda iki grup var. A grubu performansını ortaya koyacak. Sonra sıra B grubuna gelecek.
Sunucu A grubunu sahneye davet ederken B grubuna dönerek şöyle diyor: "Şimdi siz seyirci kalacaksınız. Sizinle birlikte tabii ben de seyirci kalacağım."
A grubu gösterisini bitiriyor. Sıra B grubuna geliyor. Sunucu bilmiş bilmiş, güzel konuştuğundan emin mikrofonu alıyor: "Evet. Şimdi de A grubu seyirci kalacak. B grubu hünerini gösterecek."
Arkadaşlar! "Seyirci kalmak" bir insanın seyirci olması, seyirci konumuna yerleşmesi, örneğin bir programı izlemesi değildir.
'Seyirci kalmak' bir deyimdir. Kritik bir olay karşısında tepki göstermemeyi, taraf tutmamayı, işe karışmamayı anlatır. "Seyirci kalmak" genellikle nahoş bir durumdur. Çünkü hayal kırıklığına yol açan, beklentilerin aksine bir tavrı ortaya koyan, renksiz bir davranıştır.
Örneğin şöyle bir cümle: "Ben orada dayak yerken sen nasıl olur da seyirci kalırsın?" Ya da bir haber:
"Adam karısını sokak ortasında döverken, polisler seyirci kaldı."
Kusura bakmayın, böyle bir abukluğa seyirci kalamadım.