Sİze de oluyor mu: Bazen 'Bitsin artık şu kış, bahar gelsin, yaz gelsin' diyor musunuz? Sabah kalkıp ortalığı günlük güneşlik görünce nasıl da hevesleniyor insan: 'Hava bugün şahane'. Ama pencereyi açınca serin bir rüzgar yüzünüzü yalıyor. Hele takvim. O daha da acımasız. Hatırlatıyor: 'Ne baharı, ne yazı, daha mart bile gelmedi.'
Peki havalar ısındığında ne yapacaksın, derseniz... Bir sürü yere gitmek isterim. Mesela Kadıköy Çarşısı. Çok şenlikli olur: Balıkçılar, kasaplar, manavlar, aktarlar, çiçekçiler, kitapçılar, şarküteriler, turşucular.
Uzun bir aradan sonra cumartesi günü indik çarşıya. Akşam yemeği için Çiya'dan kısır, kabak tatlısı filan alacağız. En doğrusu kendini alışverişe kaptırmış bir kadını meşgul etmemektir deyip kendimi 'Gençler Sahaf'a girdim.
Girer girmez de çarpıldım: Vitrinin bir köşesinde Reşat Ekrem Koçu'nun epeydir aradığım kitabı durmakta: 'Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü'. Sümerbank Kültür Yayınları'ndan 1967'de çıkmış.
Çarşı işte böyle sürprizlerle doludur. Kimle, neyle karşılaşacağınız belli olmaz. Tabii nereye nasıl para harcayacağınız da... Evdeki hesap Kadıköy Çarşısı'na uymaz!