"Bir sanayici resmimi almak istedi, çok pahalı buldu. Ev kirasına üç bin dolar verip rayiç bu diye doğal bulabiliyorlar. Kira sokağa atılan paradır, o parayı resme vermeye korkuyorsa, bir şey çok yanlış demektir. Ben ona niye yardım edeyim! Rockefeller'a yüz lira borç verir gibi..." Bu sözler kime ait dersiniz? Bu haklı şikâyeti rahmetli Erol Akyavaş yapıyor, 1988 tarihli Vizon dergisinde. Söyleşi, Selamiçeşme'de çok iyi bildiğim evinde gerçekleşmiş. Fotoğrafta, yuvarlak gözlükleri, incecik bedeniyle Akyavaş, Kâbe Kompozisyonu resminin önünde piposunu tüttürüyor. Tweetlerimden birinde, Erol Akyavaş'tan bahsettim. Resimlerinin önlenemeyen maddi yükselişinin ardında, muhafazakâr kesimin de artık resim almasının olduğunu yazdım.
Malum, bu sıralar taşınıyorum. Cihangir'den Teşvikiye'ye... Arşivimi gözden geçirdim. Bu söyleşiyi bulup tekrar okuyunca, Akyavaş'ın son döneminde, en çok ona vurulan 'muhafazakâr' damgasından çektiğini anladım. "Evet, bir ara solcu dediler, sonra da sağcı olduk. Ama bende hiçbir zaman değişiklik olmadı. Sol dedikleri zaman da buydum; sağ diyorlar, şimdi de oyum. Kavanoza koyma merakı var bizde. Turşu gibi" diyerek Akyavaş, etiketlenip bir yere konmaktan rahatsız olmakla kalmamış, Mesnevi okuyup cuma namazı kıldığı için de dışlanmış: "Mesela Mesnevi okumak bugün belli çevreler için alay konusu olabilir. Ama Ovidius'u okumak alay konusu olmaz. Şimdi herhangi bir dini inanca bağlı memlekette bu neye benzer biliyor musunuz? Fransa'da Kur'an okumak entelektüel çevrelerce makbul bir harekettir.
Ona mukabil İncil okumak gericilik işaretidir. (...) Adam bana geliyor, takunya soruyor. Mesela ben yapabildiğim zaman cuma namazına giderim. Her zaman gitmiyordum, son zamanlarda gidiyorum.
Maalesef diyeceğim, ilişki kurduğum çevrelerde bildiğim tek insan benim bunu yapan. Ve bu hafif istihza konusu. Buna, halkçı olduğunu iddia eden adamlar laf ediyor: 'Kocamustafapaşalı mısın kâfir?
Haaa bu çok anlamlı, Fatih'te otur o vakit' diyor. Bu çok ağrıma gidiyor."
Düşündüm de... Erol Akyavaş yaşasaydı, bugün resimleri daha çok para etmesine rağmen, bu dışlanmışlığı, bu mahalle baskısını daha çok hissetmeyecek miydi? Ne dersiniz?