Urban Kafe'nin, Asmalı Cavit'in, Yakup'un ve Zübeyir Ocakbaşı'nın muhtelif masalarında tartışılan konu hep aynıydı: İstanbul Modern'de açılan Gelenekten Çağdaşlığa Sergisi... Profesör Zeynep Sayın'ın Radikal gazetesine yazdığı yazıyla başlayan tartışmalar giderek daha da büyüyecek gibi görünüyor. Sayın'ın "Gelenekten Çağdaşa'nın gerçek anlamda tarihle hiçbir ilişkisi yoktu; tarihle ilişki kurmaya çalışan ender bir iki iş, zaten içinde yer aldığı çerçeve tarafından emilip yutulmaktaydı" sözleri konuşuluyor en çok...
Ve tabii "sergide niye o isimler var da diğer isimler yok?" sorusu, bütün plastik sanatlar ve bu kez edebiyat dünyasından da isimleri meşgul ediyor. Ergin İnan, İnci Eviner, Ekrem Yalçındağ, Balkan Naci İslimyeli, Selma Gürbüz ve Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun olduğu sergide neden Adnan Çoker'in olmadığı, sergiyle ilgili farklı rahatsızlıkları olan herkesin hemfikir olduğu bir soru. Bu sorudan bir sürü başka soru doğuyor elbette...
Geleneksel sanatlar sonuçta sanat kategorisi başlığı altında üretilmemiş işler, bu işler sanat başlığı altında işlerle yan yana getirilirken içerikleri silinmiş bağlamlarından koparılmış bir anlamda vatanlarından olmuyorlar mı?
Ben Zeynep Sayın'ın ardından Ahmet Soysal'ın da bir hat düşkünü ve bu konuda engin bilgi sahibi biri olarak bu konuda bir yazı yazmasını diliyorum.
Hilmi Yavuz'un katalog için yazdığı yazıda Ömer Uluç'tan bahsetmesi ve sergide Ömer Uluç'un olmamasını da garipsiyorum doğrusu... Ama Uluç'un bu sergide olması gerektiğini düşündüğümden değil, yazıda isminin geçip gelenek deyince Hilmi Yavuz'un aklına onun gelmesi ama serginin kendisiyle ilgili tek kelime etmemesi garip olan... Yoksa Ömer Uluç çağdaş bulmazdı böyle bir sergide yer almayı... Son derece geri bulurdu bütün bu zorla yüzeysel mi yüzeysel yan yana getirmeleri, dijital baskı üzerine beyaz boyayla atılmış kara yazıları, varak sarısı çiçek böcekleri...
* Yazımın başlığı aslında Zeynep Sayın'ın Radikal gazetesine yazdığı ve herkesi tartışır kıldığı yazısının orijinal başlığı...