Galeri Nev Ankara'daki İnci Eviner'in son dönem hiçbir yerde sergilenmemiş işlerinden oluşan sergisi, uzun ve soğuk otobüs yolculuğundan sonra "iyi ki geldim" dedirtiyor. Eviner'in sergisi, Fransa'daki Türk yılı kapsamında Musee d'art Contemporain du Val-du-Marme'da aralık ayının sonuna kadar devam eden sergisiyle aynı başlığı taşıyor: 'Yeni Vatandaş'. Eviner, âdeta yeni bir çizgi roman kahramanını tanıtır gibi 'Yeni Vatandaş'ını bu sergileri aracılığıyla bizlere anlatıyor... 'Yeni Vatandaş', bukalemun gibi, belirli bir tipe, tipografiye sahip değil. Değişken, melez ve hangi kaidenin üstünde bulunursa bulunsun kendisini gerçekleştirebiliyor. Zamanla hesaplaşmayı, şaşırtmayı, bilincin altını üstüne getirmeyi seviyor...
Galeri Nev'in yöneticisi Deniz Artun'un açılıştan sonra Mezza Luna'da verdiği yemekte İnci Eviner'le sohbet etme şansı buldum. Hans Ulrich Obrist'in de bulunduğu bir jüri çok önemli bir burs için kendisini aday göstermiş. Güney Kore'deki Busan Bienali'ne hazırlanıyor. Londra'da Whitechapel Gallery'de sergisi devam ediyor. İnci Eviner, şu anda sergilerdeki işlerini, dışladıkları ve içine aldıklarıyla çelişkilerin ve değişimlerin ortasında bir Avrupa'yı deneyimleme fırsatının sonucu olarak tanımlıyor. Paris merkezde ve Paris'in banliyösünde kaldığı dönemlerde yaptığı kağıt işleri, merkez dışındaki Ankara, Gaziosmanpaşa Gezegen sokağa yeni bir vatandaşlık önerisi getiriyor aslında...
Geceleri, Devlet Planlama Teşkilatı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, CHP gibi resmi kurumların ne olduklarını neon harflerle yansıtmaları, gündüz bürokratik ve asık suratlı Ankara'yı, geceleri bu neonlu tabelalarla Las Vegaslaştırıyor. Zihnimde, Eviner'in yeni vatandaş imgeleri, gecenin ilerleyen saatlerinde neon harflerle bakanlık yazılı binanın önünden geçerken, (sevgili dostum Hüseyin Alptekin'i de özlemle anarak), kimliğin ve vatandaşlığın aslında ne kadar çözülmeye açık ama büyük denizci düğümlerinden ibaret olduğunu düşünüyorum.