Hollanda Sarayı'nın 150. yaşı dolayısıyla Hollanda Konsolosluğu'nun verdiği davete icabet etmemek olmazdı. Bütün sanat dünyası da son derece şık ve özenli oradaydı. Galeri Non'un sahibesi Derya Demir'in son derece şık elbisesinin altına giydiği fosforlu pembe ayakkabılarını çok sevdim. Gökçen Cabadan'ın sergisinde hemen her şey satılmış. Ben bütçemi gözden geçirip karar verene kadar Alçılı Çocuk'u Tansa Mermerci, Ceylanlar'ı da Ari Merusalem almış. Davette gördüğüm ünlü oyuncular arasında Pelin Batu ve Zeyno Gönenç'i sayabilirim. Partideki en şıkların başında ise İstanbul Modern'in dış ilişkiler küratörü Lora Sarıaslan ve konsolosluğun kültür işlerinden sorumlu Recep Tuna geliyordu. Smokin Tuna'ya gerçekten çok yakışmıştı.
Davetin en ilginç tarafı sigaranın serbest olduğu bahçe içine kurulan çadırın iki yanına yerleştiren ekranlarda yansıyan bizlerdik. Artık Güllüoğlu baklavacılarında bile baklavanın nasıl yapıldığını izleyebildiğimiz LCD ekranlar sarayın 150. yılında partiye icabet eden içerideki bizleri güvenlik kamerasından daha güzel gösteriyordu göstermesine de ekranlı partiden emin değilim... Gözetlenen davetli durumundan daha doğrusu... Bunun bir saray davetine yakıştığını da söyleyemeyeceğim. Partiler biraz mahrem ve sadece davetlilerin birbirini gözetlediği, baştan tırnağa süzdüğü, işin içine davetlileri LCD ekranlara taşıyan kameraların girmediği atmosferler olmalı... 150 yıllık bir saray davetinin bu tür iyi niyetli mondenliklere bence hiç ihtiyacı yok.
Komet'in Karşı Sanat galerisinde açtığı son sergisini nihayet gezme fırsatım oldu... Gerçekten karşı bir sergi! İktidara, ağaç kesen belediyelere, bürokrasiye, militarizme, modernizme ve aynı zamanda da matrak bir sergi! Kahkahalar atarak izlediğim serginin sonunda 100 TL'ye satılan Komet imzalı YOK paspaslarından bir adet aldım. Eve geldim paspası kapının önüne mi koyayım mı yoksa tablo gibi asayım mı, bir türlü karar veremedim. Hâlâ düşünüyorum. Burası Cihangir, bir Komet meraklısı kapımın önünden paspasımı yürüte bilir... Bunu da hesaba katmamazlık edemem. Bu arada Komet'in sergisinde, üniversitelerde yapmaya başladığı 'Yok korosu' videosu da var. Hatta geçtiğimiz günlerde Boğaziçi Üniversitesi'ne söyleşiye giden Komet'i öğrenciler "Yok" diyerek karşılamış ve yine "Yok" diye bağırarak uğurlamışlar. Şehirde dadaist bir 'Yok oluşumu' oluşuyor böylece... Kürt açılımının havasının alınıp bir kavanoz gibi kapatıldığı şu günlerde bu oluşum güçlenebilir. "Yok" diye bağırmaya çok ihtiyacımız var çünkü...