Başkent Brüksel'e 90 km uzaklıkta yer alan Brugge, tam bir Orta Çağ şehri. Flaman kültürünün en parlak örnekleri sayılabilecek bir dizi görkemli anıt ve sanat yapıtına ev sahipliği yapıyor. Şehirdeki ilk durağımız Burg Meydanı oluyor. Sokak çalgıcılarının eksik olmadığı bir meydan burası. 14. yüzyıla ait şehrin en eski yapısı olan belediye binası ve klasik-barok tarzda yapılmış Adalet Sarayı da burada yer alıyor.
Önemli cazibe merkezlerinin bir bölgede toplanmış olması şehri gezmeyi de kolaylaştırıyor. Nehir kıyısı boyunca parklarda yürüdüğünüz zaman panoramik Brugge turu yapmış oluyorsunuz. Brugge, Amsterdam ve Venedik gibi bir kanallar şehri. Uzunluğu 6 km'yi bulan kanallar var. Şehrin tadını çıkarmanın en keyifli yollarından biri de bu kanallarda yapılan tekne turlarına katılmak. Biz de bu turlardan birine katıldık ve Reye Kanalı'nı baştan sona dolaştık.
Markt denilen ana meydan Brugge'ün en göz alıcı yeri. Etrafı şirin kafelerle çevrili bu geniş meydanın tam ortasında 14. yüzyılda Fransa'ya karşı savaşırken ölen Flaman kahramanlar Yan Redil ve Peter De Caning'in heykelleri yer alıyor.
Hem herkesin bildiği hem de en kolay buluşma noktası olduğundan adeta hayat bu meydanın etrafından dönüyor. Günün her saati Avrupa'nın dört bir yanından gelen ziyaretçilerle cıvıl cıvıl oluyor. Ortam iyice kalabalıklaştığında ortaokul öğrencileri gelenlere canlı klasik müzik ziyafeti çekiyor.
ROMANTİK GÖL
Bihenhof Caddesi üzerinde yer alan ve şehrin sembollerinden olan beyaz kuğuların dolaştığı romantik Aşk Gölü Minnewater da mutlaka görülmeli. Aşk Gölü çevresinde yer alan restoranlarda yöreye özgü lezzetleri tadabilir ve faytonla tura çıkabilirsiniz. Aşk Gölü'nün hemen yanıbaşında Beginanj denen, yaşlı insanların yaşadığı merkez yer alıyor.
Alışveriş meraklıları için adres ise Steenstraat. Aradığınız her türlü markayı ve mağazayı bu caddede bulmanız mümkün. Enfes çikolatalar tadabileceğiniz bir sürü çikolatacı ve hediyelik eşya satan dükkanlar da var. Yağmur bile ayrı güzel yağıyor Brugge'de. Güneşli bir havada yürürken birkaç saat içinde hava aniden kapanıyor ve yağmur başlıyor. Ve hemen şemsiyeler ortaya çıkıyor. Gündüzü çok renkli olan Brugge, akşam olunca sessizliğe bürünüyor.
SAHİL BELDESİ OSTENDE
Belçika'nın bu bölgesini gezerken sadece Brugge'ü anlatmak haksızlık olur. Bölgenin bir diğer gözbebeği Ostende. Kumsalları muhteşem. Manş Denizi kenarında ve karşı kıyısındaki İngiltere'ye göz kırpacak kadar yakın. 19. yüzyılda İngilizler, güneş banyosu yapma ve yüzme modasını başlatıp Ostende kıyılarına inmeye başlayınca, bütün Avrupa gözlerini bu kumsallara çevirmiş. Büyük ve küçük şeklinde anılan iki kumsalın büyük olanı uzun süreli tatilcilere, küçüğü ise günübirlikçilere ayrılmış.
WAFFLE'IN SIRRI
Brugge denince akla ilk gelen çikolata. Sokaklarda gezinirken her yerden dayanılmaz çikolata kokuları geliyor burnunuza. Brugge'da fabrikaların yanı sıra evlerde de çikolata imal ediliyor. Maharetli ustalar özel kalıplar yardımıyla çikolataya istedikleri şekli verebiliyor. Noel arifesinde çikolata mağazalarının vitrinleri, beyaz, siyah, sütlü, meyvalı ve fındıklı çikolatalardan yapılan heykellerle süsleniyor.
PATATESİN BİR BAŞKA HALİ
Önceki yüzyıllarda seller, çamurlar basmadan önce liman kenti olarak geçimini sağlayan Brugge'de deniz mahsüllerini denemelisiniz. Patates kızartması Avrupa'nın her yerinde sahiplenilir ama patates siparişini bu topraklarda verecekseniz, "Belgian fries" demenizi istiyorlar. Bu arada küçücük bir uyarıda bulunmakta fayda var,
Belgian fries'ın farkı bazı yerlerde domuz yağında kızartılmış olması, sipariş vermeden önce kızartmada hangi yağın kullanıldığını sormanız gerekiyor. Pek çok seyahatsever Laurenzino adlı restoranı öneriyor. Burası hem waffle hem de pancake konusunda son derece iddialı ve bunun yanında enfes dondurmaları da olan harika bir mekan.