Berlin'de son maçımızı dün oynadık ve ikinci tur için Lille yollarına düştük. Dünkü İzlanda maçını yazmaya gerek yok. Schröder'in kaçan serbest atışıyla birlikte bu maç bizim için formalite oldu. Oysa İspanya karşısında bitime 40 saniye kala 7 sayı geride olan Almanlar mucizeyi gerçekleştirse, İzlanda galibiyeti bizi grup ikinciliğine taşıyacak ve güle oynaya gidecektik Lille'e...
Aslında buraya gelirken Ergin Ataman'ın bizim maçlarımız için yaptığı hesaplar tuttu. İtalya ve Almanya'yı yendik ama akabinde hem İspanya hem Sırbistan'dan fark yedik. Ataman'a hedef maçlarla ilgili eleştiriler var ama eldeki kadro ile bir gün ara ile 6 günde oynanan 5 maçta daha iyisi yapılabilir miydi ayrı bir tartışma konusu...
Aslında biz Berlin'i seçerken gurbetçilerin desteği hesaba katılmıştı. Zaten şaşan ilk hesap bu oldu. Maalesef biraz Almanya maçında bunu gördük, o kadar. Bir de parantez. Buraya gelen İzlandalısı, Almanı, Sırbı hepsinin üstünde ülkelerinin formaları vardı. Biz de ise bildik kulüp formaları...Nerede bizim milli formamız, neden satılmaz standlarda?...
Turnuva öncesi çok konuşulmasa da Ömer Aşık'ın da oynayabilecek durumda olmasına rağmen sakatlığını bahane ederek milli takıma gelmemesi de bir başka şaşan hesap oldu. Oysa Ömer aynı şartlarda geçen yıl Dünya Kupası'nda oynamıştı. Ve formda Semih ile Ersan'ın yanında Ömer de olsa hedef maçlar bile değişebilirdi.
Ve son olarak İspanya... Sırbistan'ı geçtim ama İtalya yenilgisi ile bütün hesaplarımızı alt üst etti. Ne diyelim? Şimdi hem ev sahibi hem de son Avrupa şampiyonu Fransa karşısında acaba biz de hesapları alt üst edebilir miyiz? Ne dersiniz...