Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın herkesçe bilinen bir yapısı var. Ailesiyle, çalışma arkadaşlarıyla ve dostlarıyla ilişkileri çok sıcak. Ancak bunlardan birisiyle arasında bir problem çıkarsa haklı da olsa haksız da olsa o kişiyi tamamen siliyor. Sildiği kişinin daha önce kendisine yaptığı arkadaşlığın ve verdiği desteğin kıymeti kalmıyor.
Aziz Yıldırım geçen sezon öncesi, bir evvelki sene takımı şampiyon yapan Ersun Yanal'ı aniden görevden aldı. Takımın başına da İsmail Kartal'ı getirdi ve takımda ağırlığı olan 3 futbolcudan da Kartal'a destek istedi. Ondan sonra da kendi başkanlık döneminde takıma şampiyonluk kazandıran tüm teknik adamları, "Ben ve yönetici arkadaşlarım sayesinde şampiyon olduk" diyerek ikinci planda gösterdi. Ve ekledi: "Biz bu sene 4.yıldızı takacağız."
Bu önemli başlangıç yanlışına rağmen F.Bahçe yine de 4. yıldızı takabilirdi. Ligin ilk yarısı bittiğinde, F.Bahçe ligde başka hiçbir takımda olmayan pas trafiğine sahipti. Bu çok önemli bir artıydı. Ayrıca defans bölgesindeki ve orta sahadaki oyuncular görevlerini yapıyorlardı. Tek ve ciddi sorun forvet hattındaydı. Forvet oyuncularının tamamı fiziki tükeniş içindeydi. Bu şartlarda bırakalım gereken 2 forvet transferini, eğer devre arasında fiziki açıdan güçlü iyi bir kanat forveti transfer edilse F.Bahçe 4.yıldızı takabilirdi. Yıldırım 2. hatayı da devre arasında yapınca sonuç olumsuz oldu.
"Biz İsmail hocayla 4.yıldızı takarız. Şampiyon olursak başarı hocanın, olmazsa başarısızlık benimdir" diyen Aziz Yıldırım mutlaka bu faturayı hem kendisine hem de birkaç futbolcuya çıkaracaktı. Öncelikle İtalyan futbol direktörüyle birlikte kendisini şimdilik geri plana çekti. Ve sıra merakla beklenen Emre konusuna geldi. Emre'nin saha içindeki davranış yanlışları hiçbir zaman tasvip edilemez. Ama Emre belli yaşına ve sakatlık problemine rağmen görev aldığı maçlarda takıma katkı sağladı. Ayrıca sevdiği takımının haklarını saha dışında da cesurca savundu. Şimdi Aziz Yıldırım'ın çok sevdiği, inandığı Emre Belözoğlu'yla yollar ayrıldı. Bu ayrılıktan sonra bazı açıklamalar okudum. Yeni teknik direktör Emre'yi istemedi diye...
Bu olabilir ama Aziz Yıldırım, eğer istese Pereira'nın istememesi ne ifade eder ki! Çağırır Pereira'yı, "Böyle bir şey duydum. Emre bizim kaptanımızdır, evladımızdır. Takımda kalsın oynatıp oynatmamak sana ait" derdi.
Şimdi okuyucularım bana soracaktır. "Yine başkanın ağır toplarından Volkan ve Gökhan devam ediyorlar" diye...Çünkü mukaveleleri var. Ama Şener'in transferi ve de iyi bir kaleci peşinde olmaları her şeyi net biçimde açıklıyor sanırım. Ondan sonrasını bekleyip görelim.
F.Bahçe bu olayların yanında yedeklikten şikayet etmeyen, ihtiyaç duyulduğunda görevlerini eksiksiz yapan Egemen, Bekir, Selçuk gibi savaşçı oyuncularını da bıraktı. Tabii ki genel görüş artık yeni bir yapılanmaya gidiyoruz şeklinde. Ama genç bir teknik direktör ve birbirlerini tanımayan yeni transferlerle bakalım bu yenilenme nasıl bir sonuç verecek. Şöyle geriye gidip F.Bahçe'nin 89 senesinde yaptığı transfer hamlesini bir hatırlayalım.. Fenerbahçe, 89 senesinde PSV'yi üst üste iki sene şampiyon yapan Hiddink'i takımın başına getirdi. "Her yönüyle yenilendik" dendi. 4 ay sonra F.Bahçe orta sıraların altına indi. Schumacher gibi kaleciyle ligin en çok gol yiyen ikinci takımı oldu. Hiddink'in görevine son verildi.