İzlanda ve Çek Cumhuriyeti maçları sonrası 'En azından Letonya'yı yenip moral bulabiliriz' diye düşünüyorduk ama yine olmadı. Milliler, kalite ve futbol olarak üstün olmasına karşın bunu sonuca yansıtamadı. Bir koma hali söz konusu... Neler oluyor?
Haftada birkaç gün Levent Spor Kulübü'nde öğlen yemekleri yiyorum. Oranın sosyal tesislerini, benim bir arkadaşım işletiyor. Yemek öncesi bazen Levent Spor formaları giyen çocuklara denk geliyorum. Otobüse binip civar semtlerle maçlara gidiyorlar. O Levent Spor'u alıp gitseydim ben; Letonya'yı yenerdik! Ben hayatımda San Marino dahil Andorra dahil, Türk Milli Takımı'nın bu kadar zavallı bir rakiple oynadığını hatırlamıyorum. 'Letonya' diye kafamda bir takım var ama bu o Letonya da değil. 40 metreden üfler gibi gelen topu dahi tutmaktan aciz, 40 yaşında bir kişiyi kaleye koymuşlar. İki tane adamlarının takımı yok, Letonya'da dahi oynayacak takım bulamamışlar. Takımlar sahaya çıkarken çocuklarla el ele tutuşuyorlar, 'Hangisi çocuk, hangisi futbolcu' diye baktım! 17-18 yaşında, daha bıyıkları terlememiş bir oğlan çocuğu kadroda... Ben böyle bir şey görmedim. Bu takımı, İstanbul'daki herhangi bir semt takımı yenebilir. PTT 1. Lig'i örnek gösteriyorlar ama 'PTT 1. Lig Takımı, Letonya'yı yenerdi' demek PTT Ligi'ne ayıp!
FİYATLAR NASIL BU KADAR YÜKSELİYOR?
Mesele aslında; Milli Takım değil. Mesele Türk futbolunun içinde bulunduğu durum... Türk futbolu, kulüpler bazında da Milli Takım bazında da en kötü dönem-i ni yaşıyor. Neden? Çünkü Türk futbolunun başında tarihin en kötü başkanı var. Beşiktaş'ı batıran adamı biz, ödüllendirir gibi Türk futbolunun başına getirdik ve ardından alınan bütün kararlar bizi bu hale getirdi. Hangi futbolcu kendi takımında ne oynuyor ki Milli Takım'da ne oynasın! 25 yaşındaki bir adamın altında Ferrari, o Ferrari'nin içinde beş genç kız olursa ve o beş genç kızı böyle her gün televizyonlarda, sinema reklamlarında seyrettiğimiz muhteşem plazalarda ağırlıyorsa o adamı daha nasıl motive edebilirsiniz?
Peki nasıl oldu bu iş? Bizim takımda genç bir adam var yeni; Ozan Tufan... Gelecek transfer ayında Ozan'ın değeri Sneijder'in değerinin iki katı olacak. Sneijder'in iki katı iyi futbolcu olduğu için değil; pazar meselesi... Sneijder yabancı futbolcu... Sneijder'i aşağı yukarı bir milyon kişinin top koşturduğu bir alandan seçiyorsun. O geniş pazarda fiyatlar ucuz. Ozan'ı nereden seçiyorsun; yerli pazardan... Yerli pazarda büyük takımlarda oynayabilecek, milli takımda oynayabilecek kaç tane adam var? Parmaklarımla saysam yüz tane etmez. On binlik bir pazarda Sneijder'in fiyatı öyle oluyor, yüz kişilik pazarda Ozan'ın fiyatı da bu oluyor!V e sen aldığın kararlarla beni o yüz kişinin olduğu pazardan alışveriş yapmaya zorluyorsun. O zaman da fiyatlar uçuyor.
O ARABALARA CEO'LAR BİNEMİYOR
Bir bakıyorsun; 19 yaşındaki Ozan Tufan bütün dünyanın tanıdığı, peşinden koştuğu Sneijder'den pahalı hale gelmiş! O zaman 19 yaşındaki Ozan'ı nasıl koşturacaksın? Adamın cebinde 7 milyon euro varken... Bunu oturan, konuşan, düşünen yok. Fatih Terim'in görevi Milli Takım Teknik Direktörlüğü değil; Türkiye Futbol Direktörü... Hadi ben ona soruyorum; Ozan'ın piyasasının Sneijder'den yüksek olmasının sebebi nedir ve bu Ozan'ın futbolcu geleceğini nasıl etkileyecek? Bana bunu bir izah etsin bakalım. Şu Milli Takım'a seçilen adamlara bak. Altında Bentley, Ferrari, Lamborghini olmayan yok. Porsche'si olanı adam yerine koymuyorlar. Bir tanesinde, 'Audi 8 varmış' diye duydun mu? Avrupa'nın en gözde arabalarından bir tanesi. Ya da 'BMW 700 serisi varmış' diye... BMW 700 serisini, Avrupa'da CEO'lar bile değil; patronlar kullanıyor. Bizimkilerin hepsi böyle dünyanın en bulunmaz arabalarını kullanıyor. Fatih hocam onları nasıl motive edecek?
BİR İNSAN GÖKHAN'A NASIL TAHAMMÜL EDER!
Türk takımının bu kadar berbat oynayıp, bu kadar kolay puan kaybettiğini hayatımda ilk defa görüyorum. Londra'ya gidip 8 gol yediğimiz maç bundan çok daha saygındı. Şöyle bir maçı düşün; adamların kaptığı bir tane top yok. Bütün topları onlara biz verdik. Götürüp götürüp topu Letonyalılara teslim ettik ve geri döndük. Ben, "Levent Spor bunları yenerdi" diyorum ya; benim bütün futbolcularım da maça o kafa ile çıkmıştı. 'Bunlar çoluk çocuk; biz bunların karşısında nasıl bir Messi olduğumuzu gösteririz!'
Topu alan illa 2 kişi, 3 kişi eksiltecek, 4 kişinin aras-ı na dalacak ve onların arasından çıkacak ya da dünyanın en ince, en gollük pasını atacak, 'Vay be' dedirtecek! Tribün şovu yapacaklar ama tribünde de kimse yok! Şov yapma hevesiyle ilk 45 dakika geçti. Takımın başında bir futbol devi var. Devre arasında bekliyorsun ki 'Arkadaşlar gerek yok. Basit oynayın. İncelmenize, mucizeler aramanıza gerek yok. Kendi şovunuzu yapmaktan da vazgeçin. Basit oynayın' desin. O da yok. Türk takımında ilk tek pası, 70. dakikada Hamit yaptı. O ana kadar herkes ayağına gelen topu önce istop ediyor, sonra düzeltiyor, sonra pas veriyor. Üçledikten sonra pas veren adam; alıyor bir de adam eksiltmeye çalışıyor. Verdikleri basit pasların hepsi yana ve geriye... İleriye oynadıklarında hepsi Messi, İniesta, Ronaldo, Garrincha!.. O Gökhan'a nasıl tahammül eder bir insan; inanamadım. Aldığı her topla birilerine daldı.
ARDA RAKİBE SALDIRDI
Letonya'nın hiçbir iddiası yok. Sahalarında oynadıkları maça vakit geçirerek başladılar. Daha 30. saniyede biraz izanı olan anladı ki Letonya beraberliğe razı... Sahanda beraberliğe razıysan; senin Avrupa'da finale kalma gibi bir iddian yok. Bu kadar iddiasız bir takımı, benim futbolcularım zorla azdırdılar! Azdıranların başında da takım kaptanı Arda geliyor. Daha birinci dakikada gitti rakibe saldırdı. İkinci yarı öne geçtik. Mesele bu golü atmaktı. Adamlar çözülecek; senin yapacağın sakin oynamak. Sakin oynamayı takıma anlatacak kişi de kaptan... Arda, yine gitti, durduk yere adama saldırdı. Biz 1-0 galipken... Bir taç atışında iki kişi sarı kart gördü. 1-0 öne geçmişsin, 10-0 olabilir. Yeter ki sakin oyna... Hayır! Ben galibim, ondan sonra maçın gerginleşmesi mağlup takımın işine yarar. Maçı geren taraf biziz!
ÖZGE AYDIN