Letonya'yı 92 yıldır yenemiyoruz. Buna ister büyü deyin isterse kader olarak değerlendirin. Ama bir gerçek var ki; Milli Takım olarak üzerimizdeki Letonya lanetini kıramıyoruz. Maç boyu rakibi sahasına hapsettik. İnanılmaz pozisyonlar ürettik. Karşı karşıya akıl almaz goller kaçırdık. Final vuruşlarında adeta ayaklarımız tutuldu. Volkan Şen kaçırdıklarını atsaydı gecenin yıldızı olurdu. Kimler gol pozisyonuna girmedi ki; Hakan Çalhanoğlu, Gökhan Töre, Caner Erkin, Arda Turan, Burak topu hep kaleci Vanins'e nişanladı.. Letonya kalecisi "Paratoner" gibiydi tüm şutlarda topu üzerine çekti. Sonuç; Selçuk İnan'la duvarı deldik. 90 artıda lanetin sürmesini sağlayan golü yedik ve bize 9 puan getirecek galibiyeti elimizden kaçırdık. Gerçek şu; Milli Takım stresli dakikalarda "Skor nasıl korunur?" felsefesini bilmiyor. Topu öldürmesini, önde tutmasını ve zamanı tüketmesini akıl edemiyor. Kadroya bakarsak; Hakan, Selçuk, Arda, Gökhan, Volkan gibi sadece topu kullanan direnci olmayan oyuncularla oynanmaz. Özellikle Çalhanoğlu ağır bir oyuncu, rakip sahaya Milli Takım'ı çabuk taşıyamıyor. Çalhanoğlu'nun yerine hücuma hızlı ve dikine giden formda Oğuzhan oynasa daha etkili olurdu. Madem Şener girecekti o zaman keşke kafadan oynasaydı. Çünkü Ozan'la sağ taraftan etkili atak yapamadık ve zaman kaybettik.
Alkışlar Arda'ya.. Maç eksiği ve sakatlığı olmasına rağmen Arda 90 dakika özverili ve dirençli oynadı, tekme yedi, gözü morardı yılmadı, bir kaptan olarak takımını hep ateşledi. UEFA'nın Letonya maçına İsveçli hakemi göndermesi manidar. Şenol Güneş döneminde 2004 Portekiz elemelerinde Letonya'da 1-0 kaybettiğimiz maçta ülke ekonomisiyle ilgili bilgi almıştım. Letonya'nın gelişmesinde en büyük desteği İsveç'in verdiğini öğrenmiştim. Bu kadar hakem varken Konya'ya İsveçli geliyor, Türkiye ile ilgili kritik kararlarda Letonya'yı kolluyor. Özellikle Burak lehine penaltı kaleciye de kırmızı kart olması gereken pozisyonda birdenbire "Ofsayt" bayrağı kalkıyor.