VAR gelecek, dertler bitecekti. Dertler bitince de Erman Toroğlu gidecekti… Bazıları öyle istiyorlardı. Yukarıda Allah var, VAR'ı isteyenlerin başında ben geliyordum. Çünkü, futbolculuğumda kıçı-başı oynayan hakemler yüzünden 'futbolu bitirince hakem olacağım' dedim. Benim futbolculuğum ve hatta hakemlik zamanımda çok maç satan hakem biliyorum. Bunların isimlerini futbol ailesinden birçok kişi bilir ama isim olarak söyleyemezsiniz. Söylerseniz, sizi mahkemeye verirler, teleferik gibi hem maç satarken kazanırlar hem de sizden tazminat alarak kazanırlar. Rahmetli Hasan Doğan'ın yaptığı bazı işlemlerden sonra hakem alemi kendine çekidüzen vermeye başladı. Bu iş yalnız bizde mi vardı? Hayır, bütün dünyada vardı. Hakem kararlarında hata sadece bizde mi oluyordu? Hayır, bütün dünyada oluyordu. Bunun ardından FIFA, 'VAR' sistemine geçti. Doğru bir iş yapıldı. VAR sisteminin temel kuralı şu: Hakem maçı yönetecek, eğer hataları varsa, TV başındaki yani 'VAR'dakiler sahadakilere yardım edecekler. Onların görmediklerini görerek, onları ikaz edecekler. Ama buradaki temel olay şöyle olacak; maçı hakem idare edecek, son kararı hakem verecek! Buraya kadar her şey tamam. Şimdi dönelim Türkiye'deki VAR'a.. İki tane temel ve özel olay yaşadık. Birisi Galatasaray-Konyaspor maçında, diğeri Trabzonspor-Başakşehir maçında..
Önce birinciye bakalım… Sahadaki Hüseyin Göçek bir penaltı kararı verdi, VAR'daki Halis Özkahya pozisyona baktı, o da olaya müdahale etmedi. Aralarında bir şey konuştular. Bakınız, buradaki olayda bırakın penaltıyı, pozisyonun içinde mücadele eden Konyalı oyuncu ile G.Saraylı arasındaki ikili mücadelede hakem iki karar verebilirdi; ya Konyalı oyuncuya rakibinin ayağına basmaktan dolayı faul ve sarı kart ya da hakemi aldatmaktan dolayı Konyalı oyuncuya bir sarı kart. Hakem bunların ikisini de yapmadı… VAR'daki hakem de ikaz etmedi ve penaltı kararı verildi. Ardından da uygulamaya geçildi.
Buraya kadarını Türkiye'de herkes gördü ve komite bir açıklama yaptı. Bu iki hakeme ceza verilecek diye. Bazı aklı evvel yöneticiler ile bazı aklı evvel basın mensupları kazan kaldırdılar: 'Bir takım istedi diye hakemlere ceza açıklanır mı' diye! Açıklanır, hatta hakemlikleri bile bitirilebilir. Niye? Burada herkes Hüseyin Göçek ile Halis Özkahya'ya gözlerini çevirdi. Ama herkes bir şeyi gözden kaçırdı. Pozisyon olur olmaz; pozisyona yakın olan yardımcı hakem, Hüseyin Göçek'in kulağına iki kez fısıldar; "Hocam pozisyon temiz, devam et!" Ama Hüseyin Göçek ne onu dinliyor, ne VAR ile temas kuruyor ne de VAR'dan pozisyonu seyrediyor.
Şimdi geçelim ikinci kısma; yani Trabzonspor- Başakşehir maçına... Hakem Umut Meler... VAR'da da Fırat Aydınus var. Maç 1-0 Başakşehir lehine devam ederken, hakem çok net bir pozisyon olan Trabzonspor lehine penaltıyı vermiyor. Fırat da hakemi ikaz etmiyor. Penaltı verilse, bir de yanında yorum olarak kırmızı kart gösterilse maçın şeklini düşünün. Sonra maç 2-1 Başakşehir'in lehine giderken bu kez Arda çok bariz şekilde rakibini topa doğru iterek, rakibinin kendi kalesine gol atmasını sağlıyor. Arda o kadar uyanık ki etrafa da 'Topa ben vurmadım' işaretini yapıyor. Hakem bu faulü görmüyor, Fırat da olaya el koymuyor... Bakınız, bu maçın puan karşılığı 18'dir... Neden? Başakşehir şampiyonluğa giderken takip eden G.Saray, Malatya, Kasımpaşa ve Beşiktaş takımları var. 3'erden 12 puan yaptı. Başakşehir-Trabzonspor oynadığına göre maçı kazanan 3 değil, 6 puan kazanacak… 12+6 daha ne yapar, 18!.. Bakın, bir maçta hakem ve VAR yüzünden ligin şekli nasıl değişiyor?
Maçı hakem idare edecek. Peki, Trabzonspor- Başakşehir maçını kim idare etti? Cevap veriyor arkadaşlar, Halil Umut Meler diye.. Hayır, maçı Fırat Aydınus idare etti. Yani VAR idare etti. Ve bunlar şimdi hatayı 'tenis topu gibi' birbirlerine atacaklar. Bakınız, çok net söylüyorum. MHK acil bir açıklama yapmalı; "Fırat Aydınus'a yıl sonuna kadar maç verilmeyecek, seneye de Fırat Aydınus ne yapar, onu bilemem" diyecek. Diyebiliyor mu diyemiyor, diyemeyecek! O zaman ne olacak? Bu MHK gidecek, başka MHK gelecek. Peki işler düzelecek mi? Hayır, bundan daha kötü olacak! O zaman Fırat ve Fırat'ın arkasındaki bazı gruplar ne düşünüyorlar? Belki de bunlar yalnız MHK'ye değil, Federasyona oynuyorlar. Arkadaşlar, yangın o kadar büyük ki bu zihniyet ile bir yere varılmaz. Eğer MHK bu kararı veremez, yani Fırat ve gibilerini bitiremezse, kendini bitirir. Çünkü bir takımda huzuru bozan futbolcuları teknik adam halledemezse yönetim ne yapar? 3-4 futbolcuyu yollayamayacağına göre teknik adamı yollar! Peki iş hallolur mu? Kesinlikle olmaz. Çünkü o sorunlu futbolcular, gelecek yeni hocanın da sonunu hazırlar.
Uzun zamandır hakemler için şu cümleyi kullanmamıştım; 'Şu hakemlerden veya şu hakemden midem bulanıyor'... Kimse kusura bakmasın ama Fırat Aydınus'tan midem bulandı. Neden mi? Bu hakem artık son kozlarını oynuyor. Çünkü hakemliği bitecek! Peki, hakemlikten sonra ne yapacak? Muhakkak MHK'ye oynayacak. Ona da peki, oynayabilir. Artık kaybedecek neyi var, hiçbir şey yok. FIFA'lığı bitmiş, emekliliğine hazırlanan bir hakem. Senede de 350-400 kağıt para kazanırlar bunlar! Hakemlikten sonra bu para bitecek. O zaman ne yapacak bu tipler? Bu nedenle kuvvetliden yana oynayacaklar. İleride onları bir yere getirecek güçlere yakın olacaklar! Bu hakem ve emekliliği yakın olan hakemler; B' iz hakemliğimizi bitirdikten sonra MHK'de görev yapmayacağız' diyebiliyorlar mı? Veya 'Gözlemcilik yapmayacağız' diyebiliyorlar mı? Hiç duydunuz mu, ben duymadım!
Trabzonspor yönetimi ilk yarıda takım sıkıntılı giderken 2 futbolcuyu (Burak Yılmaz-Onur Kıvrak) 'cart' diye yolladı, takım kendine geldi. Trabzonspor takımı futbol oynamaya başladı, keyif vermeye başladı. Hem takımı kurtardılar hem de teknik adamlarını. Aynı örneği MHK de yaparsa inanın Türk hakemliğini, hatta Türk futbolunu kurtarırlar. Adaletin olmadığı yerde kaos olur. TFF, bu hakemlere büyük paralar yatırarak büyük imkânlar sağladı. Ama bu hakemler, bu imkânları kötü kullanıyorlar. Hadi sahada düdüğü yanlış çaldınız. Yahu kardeşim önünüzdeki TV ekranlarını da mı böyle kullanacaksınız? VAR, bizim hakemlerimiz için aynen şunu söyledi: Şapka düştü, kel göründü! VAR'da bunu yapan Fırat Aydınus, bundan evvel düdüğü eline aldığı maçlarda acaba neler düşünerek düdük çaldı? İşte onun için midem bulanıyor diyorum. VAR'da bunu yapan bir adam, VAR yokken düdüğü eline aldığında nasıl üfledi veya üflemedi! İşte onun için kafam karışıyor diyorum. Arkadaşlar.. Hakem ne MHK'ye bağlı çalışır, ne de TFF'ye… Hakem bir tek Allah'a bağlı çalışır. Allah korkusu olacak, bir de mangal gibi yürek. Ayrıca sahaya çıkarken 'Her maç benim son maçım olur' diyebilecek, elinin tersiyle hakemliği bırakabilecek. Bu kadar insanın, futbolcunun, teknik adamın ekmek parasıyla bu kadar kolay oynayamazsınız. Yalnız bunlarla değil, Türk futbolu ile oynuyorsunuz. Top gibi! Ticaret yaparken benim dükkanda çerçevede bir cümle asılıydı: "Benim için ne düşünüyorsan, Allah sana 100 katını versin." Sevgili hakemler; kafanızdan şeytanlık geçiyorsa, Allah da size 100 tane şeytan versin. Eğer Fırat Aydınus'un yaptığı gibiyse VAR, bu işlerde bir tuhaflık VAR!
Bakınız beyler, bu tip hakemler yüzünden hakem oldum. Ve hakemliğe başlarken şunu söyledim, "Eğer en üst düzey hakem olup, sonra da hakemliği bırakırsam ne MHK'de görev yapacağım, ne de gözlemcilik yapacağım. Hakemliğim bitti mi, iş bitecek." Size daha enteresan bir şey söyleyeyim... Ben hakemliğimi bitirirken Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin Levent'teki tesisinde bir kokteyl yaparak hakemliğimi noktaladım. O zamanki başkan Attila Gökçe yardım etti, ben cebimden para vererek bu işi yaptım. Aslında jübilelerden para kazanırlar, ben hakemliği para vererek bitirdim. Beyler, hakemin mantığı şu olmalı: Bu benim son maçım olabilir! Ama nerede? Bizimkiler, '3-4 sene sonra bu işten nasıl nemalanırız' diye hesap yapıyorlar.