Beşiktaş çıtayı ve beklentileri o kadar yukarı çekti ki her seferinde daha iyisini bekler ve talep eder olduk. Süper Lig'in ve içindeki takımların oyun seviyesine bakmadan kendi döngüsünde Beşiktaş'ı değerlendiriyoruz..
Turnuva başlarken; "6 yıl aradan sonra katıldığı Şampiyonlar Ligi'nde Beşiktaş kaç puan toplar?" diye bir soru sorulsa gerçekçi bakan hiç kimseden "4 maçta yenilgi yüzü görmeden, Napoli'de de kazanarak 6 puan toplar" cümlesini duymayı bırakın, bu sonucu bilmeye yaklaşan olmazdı. Ancak Beşiktaş 3-2'lik İtalya zaferinin ardından dün kendi evinde Napoli'yle 1-1 berabere kalarak önemli ve değerli bir iş çıkardı.
İşin ilginç tarafı şu; sol bek gibi değil oyun kurucu gibi oynayan takımın en iyilerinden Caner yok! Umut ışığı Talisca ve joker Necip sakat! Gökhan İnler ve Oğuzhan'ın sakatlık dönüşü maç performansı eksik! Bu kadar aksilik yetmezmiş gibi sol bek başlayan Tosic'te 24'te sakatlanıp yerini zamansız Cenk Tosun'a bırakmaz mı? Bahane ve umutsuzluk adına ne ararsan var! Ancak tam tersi... Taraftarda muhteşem bir inanç ve takıma güven var. Bu da Şenol Güneş'in eseri.
Napoli; dirençli ve tatlı sert oyunuyla orta saha kontrolünü genelde elinde tutmasına ve 7-8 tane sağlı sollu ataklar ve kan çektiren tehlikeli pozisyonlar üretmesine rağmen Beşiktaş taraftarı takıma inancını 1 dakika kaybetmedi ve sahaya pozitif enerji verdi. Quaresma'nın gole çevirdiği penaltı, seyircinin hakettiği bir ödüldü. Penaltı öncesi üst üste bindirmeler, sahada olması gereken ve beklediğimiz görüntüydü. Ancak Hamsik'in 3 dakika sonra gol atması tam bir acemilik örneğiydi.
Bir takım bu tür hatalarla olgunlaşacak, daha da güzelleşecek. Oğuzhan'ın oyuna girdikten sonra orta sahaya kattığı kaliteyi görünce ne kadar özlediğimizi hissettik. "Atiba'nın ilk yarı direkte patlayan şutu gol olsaydı" demeyeceğim çünkü Napoli'nin atamadıklarına saygısızlık olur. 1-1'lik beraberlik bu şartlarda ve bu oyunla çok iyi sonuç... İşin kötüsü (!) Beşiktaş böyle iyi sonuçlar aldıkça beklentiler daha da yukarı çıkıyor.