Aslında Ersun Hoca'ya, Ali Koç ve yönetim istemiyor ama taraftar baskısıyla göreve getirmek zorunda kaldılar. Sezon başından beri takıma katkısı sıfır. Futbol mantalitesinin boş olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Türkiye'nin en çabuk, en hızlı oynayan takımına karşı çıkardığı orta saha tam bir intihardır. Emre, Gustavo ve Kruse, fizik olarak hazır değiller. Hele hele Kruse saçını boyayıp İstiklal Marşımızı öğrenmekle o kadar meşgul ki futbol oynamayı bile unutmuş.
F.Bahçe maça kötü başlamadı. Pozisyonlar da buldu. Ama takımın sol beki sol bek değil, sağ bek Isla ise pili bitmiş eski bir futbolcu gibi. Göbekteki adamlar da ağır olunca defansif olarak darmadağın oldular. Göstere göstere her topu arkaya attılar, ya gol geldi ya da pozisyonlar geldi. Bunlardan birinde de Fernando ilk yarıda Sivas'ı öne geçirdi. İkinci yarı F.Bahçe hem disiplin hem taktik hem de fizik olarak çok geriledi. İkinci golü yediler, 3-4'ü de yerlerdi ama Ozan'ın kişisel çabasıyla mükemmel getirdiği topta Deniz Türüç ile son dakikalara doğru golü buldular. Kötü oyuna ve disiplinsizliğe rağmen puanı kurtarabilirlerdi, beceremediler ve kaybettiler. F.Bahçe bir şeyi daha kaybetti. Camia ve taraftarın Ersun Yanal'a güveni bitti. Ayrıca taraftarlar, Rodrigues ve Ozan'ın ne kadar sorumsuz amatör futbolcu olduğunu ve takımlarına ihanet ettiklerini gördüler. Haftaya Beşiktaş maçı var ama Rodrigues son saniyelerde göstere göstere rakibe tekme atıyor. Haklı bir kırmızı kart görüyor, Ozan Tufan efendi de itirazlara devam edip, oyundan atılıyor. Bu şu demektir; hoca hoca değil, oyuncular üzerinde hiçbir hakimiyeti yok ve F.Bahçe hızla kan kaybediyor.
Hakem Ali Palabıyık için maç kolay değildi ama bence başarılı yönetti ve gösterdiği kırmızı kartlarda haklıydı.