Haftalardır milli takım oyuncularımızı açılışlarda, kapanışlarda, çok şık reklam filmlerinde görüyoruz.
Hatta bir şarkı sözü, 80 milyonun diline pelesenk oldu: "Biz bitti demeden bitmez." İster misiniz bu sefer de başlamadan bitiversin! Çünkü düne bakıyoruz; futbol oynamadık... Hücum edemedik, ciddi pozisyon bulamadık. Eğer tek farklı kaybettiysek de şansımıza dua edelim. Bu tür maçlarda bazı oyuncuların yaratıcı özelliği ya da vuruş teknikleri sonuca götürür. Mesela Arda, mesela Oğuzhan, mesela Hakan Çalhanoğlu kalitelerinden çok şey beklediğimiz oyuncularımız. Ama dün sahada yoktular. Takımın neredeyse yarısı, geride kalan sezonun kendi takımlarında ilk 11 oyuncuları değildi. Arda olsun Cenk olsun, Ozan Tufan olsun hatta Caner bile takımlarında direkt oynamamış oyuncular. Bu da böyle maçlarda sıkıntı yaratıyor.
Futbol oynamadık, hücum edemedik, ciddi pozisyon bulamadık. Tek farklı mağlubiyete dua etmeliyiz.
İlk yarıda oyunu orta sahada tutmaya çalıştık. Aslında belli oranda da tuttuk. Hatta bu dakikalarda Ozan Tufan kafayı iyi vursa öne bile geçerdik ama ilk yarının son dakikalarında Hırvatistan sağlı sollu gelmeye başladı.
Özellikle sol tarafımızı etkili kullandılar ve dönen bütün toplara sahip olmaya başladılar. İşte bu dakikalarda kornerden dönen bir topa Modric gelişine vurdu. Top ayağına oturdu ve Hırvatistan devre biterken skoru yakaladı. İkinci yarı ise Allah'a selamet bir maç izledik. Rakibin direkten dönen iki topu ve ayrıca yine birkaç gol pozisyonu daha geldi ki bunlardan biri gol olsa dağılabilirdik.
Turnuvaya kötü başladık. Sadece skor olarak değil aynı zamanda futbol olarak da... Ama İspanya maçı şimdi daha da kritik hale geldi. Grubun en iyi takımıyla en zor maçı oynayacağız.
Kaybedersek sıkıntı büyük. Ama açık konuşayım; bu futbol da İspanya karşısında hiç ışık vermiyor. İsveçli hakem Jonas Eriksson, mükemmele yakın bir maç çıkardı. Sakin, faul tespitleri yerinde ve disiplin uygulaması mükemmeldi.