Üç gün önce yeniden umutlarını alevlendirdi Fenerbahçeliler... Denizli'yi yendikleri için değil, rakipleri yenildiğinden, puan farkı azaldığından ve Emre Belözoğlu ile gelen yeni başlangıcı alevlendirdiler.
Malatya karşısında bu rüzgârın önündekileri süpürmesini bekliyorlardı ama eski günler "merhaba" dedi. Daha agresif, istekli ve konsantre beklenen oyuncular, her zamanki durgunluklarına ve umursamazlıklarına büründüler.
Valencia'nın, baraj gediğini bulup attığı nefis frikik ile maçı bitirdiklerini zannettiler. Ama Erol Bulut'u Fenerbahçeliler'in gözünden düşüren malum "sarsaklık" yine takım korner atarken kaptırılan topun gol olmasıyla kendini gösterdi.
İrfan Can faulü yapamadı, Osayi Samuel yanında bindirme yapan oyuncuyu kovalayamadı. Bunun adı;
"kusursuz sarsaklık"...
Göztepe'den de yediler aynı golü, başka takımlardan da.
İkinci 45'i kendi sahasında bekleyip, klasik top kayıplarının peşine düşen Malatyaspor'un direkten dönen şutlar sayesinde ve Ertaç'ın kurtarışlarıyla skoru tuttuğunu belirtmek gerekir. En çok sorumluluk alan oyuncuların, maçın en kötüsü olarak gösterilmeleri, değişmez kaderleri. Gustavo gibiler örneğin. Diğerleri (Samatta- Pelkas) rakibin kucağında toptan kaçınırken, Gökhan, Ozan ve Valencia pas aradılar, istediler. Maçı kazanma sınırında oynadılar. Son 20 dakika haricinde maçı kazanmaktan ziyade, bitirmek peşinde gibiydiler. Direkten dönenlere, boş kaleye kaçanları ve bir de net penaltıyı da eklemeli. Wallace'ın Thiam'ın iki omuzuna birden uyguladığı baskıyı Halis Özkahya gördü, vermedi.
VAR'daki de gördü, çağıramadı.
Fenerbahçe için şampiyonluk artık çok zor. Beşiktaş puan kaybedecek ama onlar kalan maçlarını kazanacaklar mı? Sezonun rüzgârı zaten tek yelken için esiyordu, VAR hakemleri de yönünü belirliyordu. Bundan sonrası artık "tiyatro"... Daha önce seyretmeyen varsa, maçları izlemeye devam etsin.