Emre Belözoğlu'nun ilk maçında neler değişecek diye diktik gözlerimizi maça.
Performanslarda veya hatalı kararlarda bir değişiklik yoktu. İlk 45'te Denizlispor topu rakibe verip, oyunu yönlendirdi.
Yine Fenerbahçe'nin sağ kanadına baskı yapıp topu Caner'e doğru yönlendirdiler. Caner de stoperleri çalıştıran merkez ortalarını yaptı. 8 denemede 'sıfır' isabetli şut çektiler.
Ama iyi olan şeyler de vardı.
Bu kadar beyhude çabanın geçen haftalardan tek farklı yönü disiplin idi. Belki duvara çarpıp geri döndüler ama soğukkanlılıklarını kaybetmeden, oyun planlaması içinde ısrarla denediler. Topu kaptırdılar, boşa kaçanlara paslar atılmadı, üç de tehlikeli kontra gördüler kalelerinde. Yine de maç öncesindeki kazanma planını paniğe kapılmadan uyguladılar.
İkinci yarının başlangıcındaki üç dakikalık kâbus baskısı, Denizlispor'un oyunu soğutma çabaları içinde bir türlü tempoya dönüşmedi. Can derdindeki takım, puanın peşine düşerek zamanı Fenerbahçe'nin yapacağı hata için kullandı.
Kabul edilmez olan Cüneyt Çakır'ın pozitif futbolu koruyan, kollayan olmamasıydı.
Ne kadar yavaş oyun, o kadar az hata. 'Başım belaya girmesin' taktiği.
VAR'daki Abdulkadir Bitigen de 'hakemcik' pozisyonunda temiz bir golü 'ofsayt' haline getirdi. Pasifteki oyuncunun kalecinin görüş alanını etkilemesi gerekiyor. İrfan Can'ın şutu, Szalai'ye çarptığı için gol oldu, Samatta yüzünden değil. Derlerse ki, top Samatta'nın şortuna değdi; yazık!
Altıpasın yakın köşesine yüksek gelen korner atışlarını denediler maç boyunca. İlkinde Ozan kötü vurdu, sonuncusunda Samatta tabelayı değiştirdi.
Birlikte kalarak kazanmak ve lige yeniden şampiyon adayı olarak dönmek önemliydi. İkiye inen puan farkı, ikincilik koltuğuna geri dönmek ve yarış için baskıyı yeniden rakiplerin üzerine getirerek son sözü bırakmadılar.