Oyuna üçlü defans (Serdar-Gustavo-Sadık) ile başlayan Fenerbahçe'nin neler yapabileceğini, neleri değiştireceğini izlemeye hazırlanırken, yine kolayı "zora" çevirdiler. Son iki maçın en büyük şikâyet sebebi, sahadaki oyunun "hükmedenden" çıkıp, "vazgeçen" haline dönüşmesiydi. Topu rakibe bırakmak, pozisyonların izleyicisi olmak, Fenerbahçe taraftarının istediği ve alışık olduğu bir durum değil. 2. Lig'den gelen Karacabey karşısında, eksik kaldığında, panikle geri çekilmek de anlaşılır gibi değil. Altay'ın ceza alanı dışında koluyla topa müdahale etmesi kart gerektiriyor. Topun gittiği yönde Sadık'ın olması rengi aslında sarı yapmalıydı. Maçın hakeminin aklında Beşiktaş maçındaki pozisyon kalınca, yorumu da yanlış oldu. Sonuç: Ligin kırılma maçlarından birine (Gaziantep FK) Fenerbahçe ikinci kalecisi ile çıkacak. Ancak bana komik gelen Erol Bulut'un maçı Altay ile oynamasına yapılan eleştiriler. Tam tersi olsa, yedek kaleci kötü gol yese aynı adamlar "Niye Altay yok" diyeceklerdi. Hesaplanamaz hataların bedeli teknik adama ait değil. Ama sahada organizasyon ve oyun aklı yoksa, Erol Bulut bu sorulara bahanesiz cevaplar vermelidir.
İkinci yarıda hem soyunma odasındaki sert rüzgar hem Ozan'ın oyuna girmesi hem takımın birbirine yaklaşıp pas mesafesini azaltması, problemleri de ortadan kaldırdı. Karacabey'in "yapabiliriz" duygusu da azaldı. Turu geçmek, çelme yiyen diğerlerine bakıldığında tek teselli. Bu maçtan akılda kalan iki detay; Pelkas'ta ısrar etmek, bir şeyler beklemek doğru değildi. Mert Hakan Yandaş sorumluluk alıyor, deniyor, istiyor. Kesinlikle ısrar edilmeli.