İlk yarı şokla bitti Fenerbahçe adına... Başta Sosa olmak üzere diplere düşen kişisel performansların yanı sıra, "çatır çatır" direnen ve ne yapacağını iyi bilen Trabzonspor vardı.
Favori olarak başladığı maçta, yenik durama düşüp "çare" aramaya başlamak zorundaydılar. Çünkü oyun olarak denge bile sağlayamadıkları gibi, ekstra işler yapması gerekenler, (Ozan, Pelkas, Samatta) saklambaç tadındaydı. Newton, Baker ile defansının önünü kapattı. İkinci topların da sahibi Trabzonspor olunca, ikinci yarının kod adı "muamma" oldu.
Erol Bulut Cisse'yi oyuna atmakta veya Sosa'yı kementlemede çok tereddüt etmedi. Kendi taraftarından "linç" yemeye başlayan oyun liderini hemen korumaya aldı. Kurtarıcı "kornerler" 51'de imdada yetişti. Newton, Edgar'ı ön direği savunmaya göndererek bu hamleye önlemini almıştı. Ama üçüncü golde de "yetersizlik" vardı.
Ters giden işleri düzeltmek adına, silahlarını her an devreye sokup, skoru başkalaştıran bir takım artık Fenerbahçe. İkinci gol öncesinde Tisserand'ın yaptığı penetre, Valencia'yı koridora sokması bile, sorumluluk aldıklarında tüm eksikleri giderebileceklerini gösteriyor.
Erol Bulut, işler kötü giderken hamlelerini yaptı. Sonuç da aldı. Ama maçın Fenerbahçe adına bir numarası Valencia'ydı. Hem Nwakame'nin peşine düşüp sağ koridoru savunması hem de bire birlerdeki etkinliği ve kırılma golüyle maçın yönünü değiştirdi.
Trabzonspor bu oyun ile lige geri döndü. Kaybetseler bile ilk kez neler yapabileceklerini gördükleri bir maç oynadılar. Taktik ve mücadele ederek doğrularla oynadılar ve fizik güç olarak 60'tan sonra tempolarını kaybettiler.