Ersun Yanal, Galatasaray yenilgisi sonrasında eleştirildiği her noktada "kabul memuru" gibi damgayı vurdu. Falette'yi stopere koydu, Jailson'u tekrar orta sahaya çekti. Mehmet Ekici ilk on birde, Tolga Ciğerci kulübedeydi. "Önde oynayan" takım için alınan riskleri de terk ederek, pas oyunuyla, hızlı hücumculara karşı yeni bir strateji kurdu.
Bekleyen rakibe karşı en önemli avantajı da elde ettiler, öne geçtiler. Artık maçın hikâyesi kendi ellerindeydi. Topa sahip olacak, tempoyu düşük tutacak ve tuzaklarını kuracaklardı. İşte bir "usta" ile bir "acemi" her senaryoyu altüst ediyor. Sağ bek Dirar'ı ilk 45'te hep eksilttiler, ikinci yarıda da Podolski ile eşleştiğinde "felaket" geldi. Dirar'ın kaptırdığı toptan sonra, Dirar'ın adamı ortayı yaptı ve işte size "eşitlik"… Hangi taktiği verirseniz verin, son sözü söyleyecek "kaliteniz" yoksa, "Öyle olsaydı, bunu yapmasaydı" der durursunuz. Podolski, "emeklilik" günlerinde bile bu farkını gösterdi bize.
Sonrasında müthiş bir aldatmaca ile, ezber bir duran top organizasyonu ile ikinci gol geldi. Antalya gol için sahadaki her silahını kullandı ve hepsinde de verim aldı.
Maç öncesinde sorumluluğu artık oyuncuların alması gerektiğini düşünüyordum. Gustavo bu konuda açık ara önde. Ozan, Muriqi ve Kruse ise "kaçaklar" arasındalar. Mehmet Ekici'den mi beklenecek sonucu değiştirecek hareket, Hasan Ali'den mi? Oyuncular Ersun Yanal ve Ali Koç eleştirilerine saklanmayı seçip, sonucu kabul eder hale gelmişler ne yazık ki. Sırf bu yüzden Emre Belözoğlu'nu takımda arıyorsunuz. Falette (Tam not alır) ve Mehmet Ekici kulübeden gelen hamlelerdi. Sonrasında ikinci golü atan Zajc ile att-ı ran Ferdi sahadaydı. Ersun Yanal'ın defans kurgusu ile ilgili hamleleri sınırlı ama diğer "kaçaklar" ile ilgili artık başka düşünmeli. Ağabeylerimiz, "bal yapmayan arılar" der bu gibiler için. "Bekleyen" olmak yerine "bekleten" koltuğuna geçmeli.