Maçın final olduğunu ilk 45'in her saniyesinde hissettirdi Fenerbahçe. Sezonun en derli-toplu takımı; Başakşehir'in çaresiz kaldığı, geriye koşmak dışında maça katılamadığı bir süreç yaşanıyordu.
Gustavo'nun önüne Ozan'ı, çevresine Tolga ile Kruse'yi yerleştirdi Ersun Yanal... Nefes aldırmadan baskı yaptılar ve rakip orta sahayı sadece topun peşinden koşar hale getirdiler. İyi çalışılan hücum planlarında, beklerin arkasına top atmak vardı. Rodrigues ile de Başakşehir sol kanadını adeta çökerttiler.
Şut var, pozisyonlar peş peşe ama ağlar bir türlü meşin yuvarlak ile hasret gideremedi. Bir hafta önce Gaziantep'te geri viteste oynayanlar, bu kez Kadıköy'ü "rüzgarlı hava sahası" haline getirdiler. Haftayı çok doğru, iyi ve hırsla yaşadıklarını gösterdiler. Devre, beraberinde dengeyi de getirdi.Başakşehir baskıyı çabuk kırmaya ve topu öne taşımaya başlayınca, F.Bahçe'nin sahadaki boyu da uzadı. Yani; topu geri kapma süresi bir anda uzadı. Buna rağmen Kruse ve Gustavo sürekli ters kanada pas kullanıp, Rodrigues'i yüzü dönük şekilde ceza alanına soktular, pozisyon buldular.
Ferdi hamlesi, tıkanan atak oyununda, farklılık yaratmak için şarttı. Ersun Yanal cesaretlenen rakibini tedirgin etti. 73'te merkezi çok adamla kapatan Okan hocanın siperini, Max Kruse'nin akıl ve teknik ile bezediği gol yıktı. İlk yarıdaki fırtınada dalgalara duvarı aşırtamadılar ve zemini kaygan yaptılar. Hak edilmiş bir gol, tabelaya "Fenerbahçe galip" yazısını koydu. Bundan sonrasında değişen roller ve riskler vardı. Başakşehir beraberliği kovalıyor ama top kayıplarının getirdiği sürpriz ataklar dışında, set hücumunu etkili yapamıyordu. Öne doğru geldikçe, bu kez Fenerbahçe'nin hızlı oyuncularına ortam oluştu. Final gibi başlayan maçta, "şampiyon" gibi oynayan bir takım izledik. Arkasında "tereddüt" bırakmayan bir maç kazanarak, yükü rakiplerine bıraktılar.