Ersun Yanal bu kez rotasyonu sınırlı tutarak çıkardı takımını sahaya. Son maçtan ilk 11 oynamış 4 oyuncusuyla, maçı ve topu tutacak kaliteyi seçti. Gustavo'yu merkez yaparak, ilk yarıda paslarla örülen düzende, topun kendi takımında kalmasını istedi, başarılı oldu.
Deniz Türüç sol, Dirar sağ bekteydi. Deneme devam ediyor, alternatifli kadro oluşturma çabasında, tüm oyuncular üstlerine düşenin peşinde koşuyordu. Kayserispor'un neredeyse tüm sahaya yaymak istediği baskı ile turu getirecek deplasman golü için fırsat kolladığını da belirtmek gerekiyor.
İlk yarının son dakikalarında Mevlüt ile farkın ikiye çıkmasıyla birlikte, maçın gerilimi de kalktı. İkinci yarının neredeyse tamamı, Fenerbahçe'nin antrenman havasında geçti. Topu yerden, ayağa kullanarak, akıllı üçgenler kurup, atak yönünü sık sık değiştirerek, rakiplerini oyundan iyice soğuttular.
Maç eksiği Tolgay, Rami ve Mevlüt'ü rakipten daha çok zorlayan etkenlerdi. Pas seçimleri, şiddeti veya karar anlarında hatalar yaptılar. Yine de önceki kupa maçlarıyla kıyasladığımızda, bugünkü "yedeklerin" daha hazır olduğunu söylemeli.
Maçın iki kahramanı var. Gustavo ve Situm. Birisi topun efendisiydi, öteki gönüllerin. Brezilyalı Fenerbahçe'nin komuta koltuğunda müthiş bir enerjiyle topun akışını belirledi. Doğru anlarda baskıyı tetikledi, yangının olduğu her yere koştu.
Situm'un "elle oynama" kararını ters bularak, "Top benim elime çarptı" diyerek, Fenerbahçe tarafına topu göndermesi, sadece sonuç peşinde koşup, oyunun ruhundan vazgeçenlere verilen mesajdı.