Fenerbahçe'nin böyle keyifsiz ve hedefsiz çok maçını izledik ama ligde kalmak için galibiyete ihtiyacı olan Erzurumspor'un performansı çok şaşırtıcıydı.
Topla barışık olmayan oyuncuların, bir de oyun planından yoksun şekilde bir şeylerin peşine düşmesi; Fenerbahçe'nin klasiği. Jailson ile Tolgay'ın haline bakınca perişanlığı hemen çözüyorsunuz zaten. Zajc'a kızdı bir ara Tolgay Aslan; "Neden yaklaşmıyorsun" diye. Bunu ona kulübedeki söylemediyse, deney odasında mı keşfedecek ne yapacağını?
Ersun Yanal sürekli önümüzdeki yılın güçlü takımından bahsediyor. Evet; transferler yapacaklar, takımın yarısını değiştirecekler. İyi sonuçlar da gelebilir peşinden. Ama Ersun Hoca, bize ne oynatmak istediğinin ipucunu vermedi hiç. Sadece oyuncuların kendi inisiyatifleri ve yetenekleri ile sınırlı aksiyonlara bakıyoruz. Aslında çok da görmüyoruz.
Yine de hakkını yememek gerekir. Erzurum, sahasında her rakip için kâbus olmuşken, uzaktan şutlar veya duran toplar dışında kendine pozisyon üretemedi. Top ayağındayken eleştirdik ama, Tolgay'ın özellikle her açığı kapattığını, kademelere doğru girdiğini de belirtelim. Özellikle son 15'te Jailson da defans dörtlüsü ile birlikte çok konsantre oynadı.
Geriye düşmesiyle birlikte Hamza Hoca tüm riskleri de aldı. İki ofansif hamle yaptı. Karşılığında gelen Ayew ve Ekici hamleleri, boş alanları değerlendirmek içindi. Yine de skoru koruma kaygısı, hücuma cesaretle gitmenin önüne geçti. Kaliteyi eleştiriyoruz ama bir yerde empati yaparsak, bu oyuncuların içine yerleşen "güvensizlik" hepsini dibe çekiyor. Fenerbahçe için ilk altı hedefini sıcak tutan, son haftaya da amaç getiren galibiyetti. Antalyaspor'u yendiği anda, ikili averajda önde olduğu Konyaspor ve Alanya'yı da geride bırakacaklar. Düşme hattında süre gelen maceranın noktalanabileceği yere bakın.