Antalya'daki mücadelede maçın final olduğunu algılayan ve gereğini yapan takım Galatasaray'dı. İlk 45 bittiğinde, Fenerbahçe'nin karşına; "Boşuna oynadılar" yazılırdı. Bu sezon birçok maçta, kötü oynadılar veya kötü sonuç aldılar ama bu kez "Teslim" olmuş gibiydiler. Topu da rakibe bıraktılar, pozisyonları da pasları da...
Karşılaşmanın büyüklüğü, sonunda kupa olmasından değil, iki ezeli rakibin kozlarını paylaşmasındandır. Fakat bunu anladıysalar bile "Yanlış" anlamışlar. Galatasaray özel oyuncuları; Podolski, Sneijder ve Selçuk ile sorumluluk alıp, kazanmak için üretmeye çalıştı. Ama Fenerbahçe'ninkiler birbirlerine baktı. Devre bittiğinde Podolski 22, Robin van Persie ise 3 kere topla buluşmuştu.
İkinci yarıda, Fernandao ile ön tarafa dinamizm getirmek isteseler de maçın direksiyonu Nani'nin elinde geçti. Portekizli, Sneijder'in oyundan çıkması ile tamamen savunma takımı haline gelen Galatasaray'ı, ikinci bölgede boşalttığı alana yerleşti. Buna rağmen Fenerbahçe Volkan Şen haricinde, hücumu çeşitlendirecek seçenekler üretemedi. Ya onun hareketleri pozisyon getirecek ya da bir şans anı için fırsat beklenecekti. Kjaer dışında defans beşlisinin dördü yoktu. Gökhan Gönül'ü yedek bırakmak, Şener'e saygıdan çok, derbinin anlamından uzaklaşmaktı. Riekerink bile Podolski'yi arka direğe gönderip, top aşırttığı duran top organizasyonu planlayıp başarılı olurken Vitor Pereira'nın, herkesi şaşırtacak farklı bir hamlesini de bulamadık. İkinci yarının tümünde maçı rakip sahada geçirmesine rağmen bir duran topta Ba'nın karambol ve direkten dönen kafa vuruşu dışında "Ah" dedirten pozisyon yaratamadılar.
Kötü sezonun teselli ikramiyesi, daha çok isteyen ve bunun için daha akıllı olan Galatasaray'ın oldu. Vitor Pereira ve Aziz Yıldırım'a kalan ise en büyük yatırımın gerçekleştiği sezonda en büyük hayal kırıklıklarını inşa etmeleriydi. Böylesine bir kadroyu bilgisizlik ve egolarıyla harcadılar.