Koca bir sezonun hesap maçıydı aslında... Sezon başında fikstür belli olduğunda tüm Fenerbahçeliler, 33. haftaya, "Şölenler başlasın" notunu düşmüşlerdi; ama olmadı... Beşiktaş'ın iyi futboluyla domine ettiği bir sezondu geçen. Öne oynayan, bol pozisyon bulan, çok gol atan ve keyif veren bir takım olarak kazanmaya hep yakın oynadılar, bu tarzlarıyla da ipi göğüslediler.
Pereira'nın, "Tek farklı" serilerine, "Pozisyon vermeden kazandık" açıklamalarına, alkış tutup, "Kaybetmeme oyununu" Fenerbahçe'ye layık görenler de kaybettiler...
Kadıköy'de hesapların şaştığı maçı seyredenler, ıslıklarıyla veya memnuniyetsizlik ifadeleriyle başka bir hesabın peşindeydiler. İçlerinde bizim eleştirdiğimiz ve oyunu beğenip belki de bizi eleştirenler de vardı. Tüm hayal kırıklıkları ve sevgileriyle layık olmadıkları bir pozisyondan şikayetçiydiler. Bunun birinci sahibi (Aziz Yıldırım) tribünde değildi. İkincisi ise (Pereira) anlamamazlıktan geliyordu. Şunu hiç bilemediler; taraftarın protestosu ikinciliğe değil, sahadaki oyunu kendilerine yakıştırmamasına. Bu kadro kalitesi ne bu performansı ne de bu sonuçları hak etti. Cenk Başlamış'ın geçenlerde bir cümlesi aslında durumu çok iyi açıklıyor; "Bu enkazın sorumlusu ortada yok ama sahibi biziz" dedi. Fenerbahçe taraftarını bir kukla gibi görüp istediği gibi davranmasını bekleyen yönetim tarzı boşa çıktı. Protesto olmasın diye maça gelmeyecekler kombinelerini devir bile edemediler. Oyuna rağmen çok eleştirdiğimiz takım kendi içinden iki fenomen çıkarmayı başardı: Volkan Şen ve Alper Potuk... Gerçekten de topu ayaklarına yakıştırıp, tabelayı değiştirmek adına sürekli üreten bu ikilinin önümüzdeki sezon takımın oyunundaki taktik iskelet olması için planlar yapılmalı. Bundan sonrası için çok şey söylenecek. Önümüzdeki haftalar çok farklı kararlara da sahne olacaktır. Fenerbahçe'nin öncelikle vizyon yenilenmesine ve yeni akımlara ihtiyacı var.