Kendisini protesto ettiler diye 500'e yakın taraftarın kombine kartını iptal ettirdi Aziz Yıldırım. Bu köşeyi takip edenler bilir, Gençlerbirliği maçı sonrasında cadı avı başlatmıştı.
İsim istiyordu Aziz Yıldırım, "Ya tezahürat yapanların kim olduğunu söylersiniz ya da sizi polise veririm" sözlerini söylediği de iddia ediliyordu. Sonuçta, Gençlerbirliği maçında olmayanlar bile kombine kartlarının iptal edildiğini stada geldiklerinde anladılar.
Aziz Yıldırım'ın bu tavrı yeni değil.
Hatırlarsınız, bugün sorunlu olduğu GFB lideri, eski dönemlerde Aziz Yıldırım'ın talimatı ile Ünifeb'li taraftarlara saldırdıklarını da açıklamıştı.
Tribünleri kontrol edenin, Fenerbahçe'yi de çok rahatça yöneteceğine olan inancı nedeniyle, Fenerbahçe zaten Şükrü Saracoğlu Stadı kadar kabul edildi yıllarca.
Kendisini eleştiren herkesin hain, kendisine yapılan eleştirilerin hepsini Fenerbahçe düşmanlığı olarak deklare eden, insanları hedef gösteren bir anlayış var burada.
Kendisine karşı çıkan kongre üyelerinin ihraç edildiği bir ortam var.
İşin ilginci, Aziz Yıldırım Çağlayan'da mahkemeye çıkarken, dün stada almadığı taraftarların büyük bölümü orada, onun için gaz yiyordu.
Haksızlığa dik duran Fenerbahçe karakteri, bir maç içindeki performans dolayısı ile dillendiren bu taraftarların, kendi paraları ile aldıkları kombine kartları, "iptal ettim" diyor Aziz Yıldırım. Haber vermeden, savunma almadan, sadece öyle isteyerek...
Bakın; bu analizi aklınıza not edin.
Mayıs'ta kongre var. Aziz Yıldırım devam etmek istiyor ama son kongrede Ali Koç'a verdiği söz var. Önümüzdeki altı ay içinde yeni hedef Ali Koç olursa, hiç şaşmayın...
İsmail Kartal mesajı almış
Gençlerbirliği maçını gözyaşları ile bitirdi İsmail Kartal. Protestolar karşısında duygusallaşmıştı. Bu tabloyu doğru değerlendirmesi gerektiğini söyledik. Bağıran insanlar onun gitmesini değil, işleri düzeltmesini istiyorlardı. "Bu durumdan memnun değiliz" mesajını veriyorlardı. Ardına gelen Beşiktaş derbisi ve Rizespor 90 dakikası Kartal'ın durumu iyi analiz ettiğini, cesaretli kararlar verdiğini de gösteriyor.
Öncelikle tenkit ettiğimiz taktik disiplin problemini çözmüş Fenerbahçe.
Saha içindeki "derebeylikleri" de en aza inmiş durumda.
Kazanma arzusu yükseldiği gibi, tempo ve ikili mücadelelerdeki başarı oranları da arttı. Rize kalecisi Serkan Kırıntılı'nın devleştiği maç için, berabere de bitse, kimsenin ağzını açacak hali yoktu. Caner ve Emre'nin olmadığı bir takım, defansif-ofansif zaaf göstermeden, sezonun en iyi performansını sergiledi.
Yine de özellikle geriye düştükten sonra takımın panik havası yaşaması, çabuk oynama ile acele etme arasındaki ince çizgiyi karıştırması dikkat çekiciydi.
Bir an önce gol atma isteği akıllı kararlar yerine, yanlış pas ve şut tercihlerini getirdi peşinden. İkinci yarıya başlarken, tıkır tıkır oynayan takımda yapılan Kadlec-Sow değişikliği de anlamlı değildi. F.Bahçe'nin problemi Serkan Kırıntılı'ydı, oyun veya sistem sorunları değil ki... Topal'ı geriye çekerek, orta sahayı feda etti Kartal.
Bundan sonra gelişen hücumlarda da akıl yerine içgüdü vardı.
Üç penaltı!
İlker Meral açık pozisyonlar olmasına rağmen Rize maçındaki 4 penaltıdan birini çalmaya cesaret edebildi. İki nedeni vardı. Erciyes maçında Gökhan Töre'yi atan Meral, Fikret Orman'ın açıklamalarından sonra Fenerbahçe lehine düdük çalmaya çekindi. Penaltı kararını da çizgi hakeminin uyarısı ile verdi bence.
Dolayısı ile hakemler üzerinde yaratılmaya çalışılan baskı amacına ulaştı. Meral gibi tecrübeli bir isim, kimsenin "gık" diyemeyeceği pozisyonları oynatıyorsa, düşünmek lazım. İkincisi, Aziz Yıldırım'ın sarf ettiği, "Gerekirse hakem odası basarım" sözleridir. Bundan sonra Fenerbahçe maçlarını yönetecek her hakem, takdir hakkı kullanması gereken durumlarda, tercihini Fenerbahçe için kullanmaz. Kullanır da hatalı olduğu anlaşılırsa, "Yıldırım'dan korktu" denilmesinden çekinecektir. İşte; verdiği primlerle takımı şampiyon yaptığını iddia eden Aziz Yıldırım'ın takıma böyle bir armağanı vardır.
