Ligdeki yaralarını sarmak için en uygun fırsatı yakalamışlardı. Cezalılar sahadaydı. Her şeyin öncesinde Gökhan Töre vardı. Önder Özen geçen sezon bu transferi açıklarken, "Sahadaki sorunlarımızı çözecek, bize nefes aldıracak bir oyuncu karakteri" dedi. Gökhan bu sezon, bu tarifin her kelimesini hak eden bir performansla oynadı. Ne zaman ki kırmızı gördü, cezayı aldı; işte o zaman takımının hücum gücünün yarısı gitti. Örnek; Fenerbahçe derbisi...
Beşiktaş maçı daha ilk dakikadan tek kale oynamaya başladı. Sürekli olarak aradı. Şutlarla, ver-kaçlarla, duran toplarla ama bir türlü istediği öne geçme sayısına ulaşamadı. Gözümüz Partizan'ın direncini yükselttiği bu aksiyon içinde beklere yöneldi. Motta da, İsmail de hücumun parçası değildi. Dolayısı ile kapanan rakibin açılması, hata yapması veya konsantrasyonun dağılması için çok neden oluşmadı. Ama topu kontrol edip, sürekli zorlayan Beşiktaş'ın oyun karakteri, hem Gökhan Töre ile penaltıyı getirdi, hem de gurbetçi oyuncumuz üstünden ikinci golü... Kazanmak Beşiktaş adına önemliydi. Ligdeki hayal kırıklığını ve ölü toprağını atmaları için böyle bir oyun ve sonuç gerekiyordu. Bu maçın etkileri, ligde muhakkak olumlu şekilde hissedilecektir. Necip'in yerine İsmail'in gelmesi, yeni bir kurban mı sorusunu getirdi aklımıza ama, genç oyuncu, tehdit etmeyen rakip karşısında fazla sırıtmadan oynadı.
Dört maçta yenilgisiz sekiz puan aldı Beşiktaş. Kalan iki maçta da, kağıt üstünde zor görünen rakibi ile kendi sahasında oynayacak. Grubu birinci bitirmek, Şampiyonlar Ligi'nden gelenlerle eşleşmemek için önemli. Bu galibiyet Beşiktaş'ın önünü de açtı, şansını da arttırdı. Ama ligde zor günler geçiriyor. Gökhan Töre olmadan yaşadıkları ortada. Bilic'in bu maçı unutup, Başakşehir için yeni bir formül üretmesi lazım. Çünkü Töre'nin faydası dışında Tolga'nın da verdiği güveni kaybetti Beşiktaş... Cenk'in yediği gol, Partizan'ın son saniyelerde kaçırdığı pozisyon hep bir ipucu.