Hadis âlimleri imâm kelimesini başlıca iki mânada kullanmışlardır: a) Hadis alanında geniş bilgiye ve üstün mevkiye sahip, bilgisine güvenilen hoca. Bu anlamda muhaddis ve şeyh terimlerine de yer verilmiştir. Buna göre imam, hadis âlimlerinin belirli seviyelerini göstermek için kullanılan hâfız, hüccet ve hâkim terimlerini de içine alan geniş bir mânaya sahiptir. Abdurrahman b. Mehdî, güvenilir olmayan râvilerden hadis rivayet eden ve her duyduğunu nakleden kimseye imam denemeyeceğini söylemiş, Ahmed b. Hanbel de hadiste imam kabul edilenlerin haklarında soruşturma yapılmayacak kadar güvenilir olduklarını belirtmiştir. Mâlik b. Enes, Abdullah b. Mübârek, Ahmed b. Hanbel, Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâî, Tirmizî, İbn Mâce ve Hattâbî hadis ilminde imam kabul edilmiştir. İbn Asâkir, Kütüb-i Sitte müelliflerinin hocalarına tahsis ettiği kitabına el-Muʿcemü'l-müştemil ʿalâ ẕikri esmâʾi şüyûḫi'l-eʾimmeti'n-nübel adını vermiştir. b) Cerh ve ta'dîl terimi olarak Şemseddin es-Sehâvî'nin sıralamasına göre adâlet ve zabt sıfatlarını taşıyan kişiler arasında dördüncü mertebede bulunan kimse. Sehâvî, imam kelimesinin bu mertebedeki kimseler hakkında kullanıldığını Zehebî'den nakletmekte, Zehebî de kendilerine imam denilen hadisçilere örnek olarak Yahyâ b. Saîd el-Kattân'ı kaydetmektedir (el-Mûḳıẓa, s. 76). İmam kabul edilen bir râvinin rivayet ettiği hadis delil olarak kullanılır.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi